Dolar 32,5553
Euro 34,9632
Altın 2.457,65
BİST 9.881,12
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 22°C
Az Bulutlu
Bursa
22°C
Az Bulutlu
Cts 17°C
Paz 19°C
Pts 18°C
Sal 18°C

Okullar Açılırken

7 Eylül 2021 08:47
568
A+
A-

Cumhuriyetimizin kurucusu ve Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu genç cumhuriyetin yaşlı ve yorgun nüfusunun yanı sıra çocuklardan oluşan çoğunluğu düşünerek Türk insanının diline tamamen ters olan Arap alfabesinden vazgeçerek Latin harflerini getirmiştir. Yaptığı en büyük devrimlerin başında bu gelir bence. Çünkü okuma yazma bilmeyen ve konuştuğunu yazamayan, yazdığını anlayamayan nesiller Dünyanın ve gelişimin tamamen uzağında kalmış ve yıllarca hükümranlığı altında yaşamış uluslar bir çırpıda Türk ulusunu geride bırakmıştır. Çağı yakalamak ve de geçebilmek için en önemli şeyin eğitim ve öğretim olduğunu gören ve bilen Başöğretmenimiz yaptığı harf devrimiyle koca bir ulusun cehaletten kurtulup aydınlığa ulaşmasında çok önemli bir devrim yapmıştır.

Kısa bir süre içinde ülkenin okuma yazma oranı müthiş denecek derecede artmış ve kalkınmayı köylerden başlatacak olan Köy Enstitüleri kurularak tüm ülkede olağanüstü bir aydınlanma dönemi başlamıştır. Zaten çok genç olan ulusumuzun gençleri Atalarını mahcup etmeyerek büyük bir çaba içinde eğitim seferberliğine katkıda bulunmuş ve kısa zamanda uygar ülkeleri yakalamaya başlamıştır. Ülkenin her tarafında gelişmeler sağlanmış ve beş yüz yıldır adeta üzerine ölü toprağı serpilmiş, çiftçilik ve askerlikten başka hiçbir şey yaptırılmamış olan Türk gençleri sanatta, ticarette ve sanayide büyük hamleler yapmaya başlamıştır.

Bu sabah işe giderken utanarak yazıyorum, adına Avrupa şehri denen Türkiye’nin dördüncü büyük kenti koskoca Bursa’da tıkanmış trafikte beş dakikalık yolu yetmiş beş dakikada kat ederken bunları düşünmeye başladım ve o muhteşem günlerden ne hazindir ki bugünkü karanlık günlere geldim. Trafikten bahsetmeden geçersem kendime ihanet etmiş olacağım. Doğusu ile batısı arasındaki mesafe yaklaşık 60 km. olan bu tarihle iç içe olmuş eski adıyla Yeşil Bursa olan ama yeşilliği sadece dağlarda kalmış beton Bursa’da bu iki yön sadece tek bir caddeyle geçilebilmektedir. Yan yolları oldukça az ve yetersiz olup, yaklaşık 60 km.lik yolda hafif raylı sistemden dolayı tek bir ışık dahi bulunmamasına rağmen yağmur yağınca, kar yağınca veya herhangi bir sebepten sürekli olarak trafik adım adım ilerlemektedir. Hele okulların açıldığı bu ilk günde sabah saatlerinde trafikte olmak insanoğluna yapılmış en büyük zulümlerden biridir. Bu güzelim şehre sürekli ihanet edilmekte ve insanların hayatı sürekli zorlaştırılmaktadır. Hatta bu konuda çok soğuk bir şakam da vardır. O günlerde Bursa’yı yönetenleri bir uçağa doldurmuşlar ve Hindistan’da indirip, “İşte burası Avrupa” deyip kandırmışlar ve dönünce de Bursa’yı bir Avrupa şehri ilan etmişler. Halbuki Bursa insanı, modern, girişken ve Dünya ile neredeyse tüm şehirlerimizden önce entegre olmuş aydın insanlardan oluşmaktadır. Ama yıllardır ne yazık ki kötü bir şehircilik anlayışıyla yönetilmektedir.

Bu öfke ve stres içinde işe giderken eğitim sorunlarımız geldi aklıma. Bir eğitimci olmadığım halde yaşım gereği ülkemin eğitim sistemini bizzat yaşamış ve gözlemlemiş bir yurttaş olarak büyük üzüntü duydum. “Bizim zamanımızda” diye başlayan cümleleri oldum olası sevmemişimdir. Zira her zamanın kendine özgü koşulları vardır ve o koşullar içinde değerlendirilmesi gerekir. Ancak, eğitim konusunda “bizim zamanımızda” diye başlamak zorunda kaldım. Bizim zamanımızda ilkokula başlarken her çocuk ve her veli eşitti. Merhum sanat güneşimiz Zeki Müren’in söylediği gibi “SİYAH ÖNLÜK, BEYAZ YAKA, TOPLUMA İLK FİYAKA”. Her çocuk aynı giysileri giyer ve hiç biri diğerine karşı ezilmişlik ve fakirlik hissetmezdi. Anne ve babalar da bu durumdan oldukça memnun kalırlardı. Çocuklar her konuda bilgi ve görgü sahibi gerçek öğretmenler tarafından hem eğitilir ve hem de öğrenirlerdi. O yıllarda ilkokulu başarıyla bitirmiş bir çocuk iddia ediyorum ki bugünün ortaokul mezunu çocuklarından daha çok bilgili ve görgülü olurlardı. Okullarda adabı muaşeret diye bir ders dahi okutulurdu. Türkçe adıyla görgü kuralları olan bu derste çocuklara uygar insanların nasıl yaşamaları ve nasıl davranmaları gerektiği öğretilirdi.

Eğitimde fırsat eşitliği denilen kavram tam olarak vardı. Ortaokul ve liseler de tam anlamıyla ilim, irfan yuvalarıydı. Buralarda başarı ile okuyup mezun olan öğrenciler rahatlıkla üniversitelere girer ve çağdaş eğitimler veren üniversitelerde Dünya standartlarında mezun olurlardı. İlla herkes, okuyacak ve üniversite bitirecek diye bir zorlama yoktu. Çünkü ülkenin işçiye de ihtiyacı vardı, tüccara da. Sanayiciye de ihtiyacı vardı çiftçiye de. Dünyanın kendi kendine yetebilen yedi ülkesinden biriydik. Ki, bunda en büyük pay eğitimdeki fırsat eşitliğiydi.  Ancak, 1950’lerden itibaren önce Köy Enstitüleri yok edildi, sonra da eğitimde fırsat eşitliği. Ülkeye emperyalizmin ayak oyunları girmeye başlamıştı bir kere. Önceleri ülkenin her tarafına Amerikan Kolejleri açıldı, sonra da diğer kolejler birbirini kovaladı.

Kolejler önceleri lise olarak daha sonra da ortaokula ve sonunda ilkokula kadar indi. Böylece çocuklar daha ilkokulda ayrıştırılmaya ve eşitlik kavramından uzaklaştırılıp fakir aile çocukları ötekileştirilmeye başlandı. Sonunda önlük denilen o masum kıyafetler de kaldırıldı ve çocukların eşit oldukları düşüncesine de balta vurulmuş oldu. Eğitimde eşitsizlik yaşamda eşitsizlik olarak daha altı yaşında belirginleşmeye başladı. Okullar ilk önce Anadolu liseleri, fen liseleri diye, daha sonra da kolejler olarak ayrıştırıldı. Nihayet neredeyse okulların yüzde sekseni İmam hatip okullarına dönüştürüldü. Müspet ilim yerine daha çok uhrevi konular işlenmeye ve mahalle aralarına çoğu devlet kontrolünden uzak Kuran kursları açılmaya başlandı.

Bugün okullar açılırken içim sızlamaya ve ruhumu karanlıklar basmaya başladı. Adım adım yürüyen trafiği de eğitim sistemimize benzettim. Zira eğitim sistemimiz de yıllardır delik deşik edilmiş ve adım adım karanlığa sürüklenmeye başlamıştır. Lütfen tekrar çağdaş eğitim ve öğretim yapılan okullara sahip olalım ve bunun için mücadele verelim.

AYDINLIK BİR TÜRKİYE İÇİN ÖNCE ÇAĞDAŞ EĞİTİM VE EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ.

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
9 Mart 2022 06:25
29 Mayıs 2021 09:27
6 Ekim 2021 08:07
11 Mart 2021 12:26
24 Temmuz 2021 08:25
2 Ağustos 2021 20:31
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.