Dolar 32,3696
Euro 34,9488
Altın 2.325,48
BİST 9.094,68
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 27°C
Az Bulutlu
Bursa
27°C
Az Bulutlu
Cts 28°C
Paz 28°C
Pts 30°C
Sal 19°C

Cennet ve Cehennem

24 Temmuz 2021 08:25
537
A+
A-

Kurban Bayramı’nın bu son gününde aklıma cennet ve cehennem kavramları takıldı. Bu konuda yazmaya karar verdim izninizle. Bilebildiğim kadar kitabı olan bütün semavi dinlerde cennet ve cehennemden bahsedilir. Cennet, iyi insanların yaşamları boyunca herhangi bir kötülüğe bulaşmamış olmaları ve Tanrı için ibadetlerini yerine getirmiş olmaları şartıyla öldükten sonra ruhlarının gideceği yerdir. Burada sonsuz yaşamda hep mutlu olacak ve kıyamet günü geldiğinde de yerlerini muhafaza edeceklerdir. Cehennem ise yaşamı boyunca her türlü kötülükle içi içe yaşamış ve Tanrı’ya olan ibadet görevlerini yerine getirmemiş olan insanların öldükten sonra gideceği karanlık ve ateş dolu çukurlar olarak anlatılır.

Herhangi bir dine mensup iseniz kendi dininizde bu kavramları daha da iyi inceler ve öğrenebilirsiniz. Benim dini açıdan bunları anlatmaya ne bilgim yeter ne de çizmeyi aşarım. Konunun uhrevi boyutu tamamen bilgim dışında olup, kendi inançlarım gereği yaşamaya çalışırım.

Ben cennet ve cehennem kavramlarını ölmeden önceki yaşantımızda yani bu dünyada incelemeyi seçtim bugün. Çünkü öldükten sonra ne olduğunu veya ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Yahya Kemal Beyatlı’nın dediği gibi “Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden birçok seneler geçti dönen yok seferinden.” O kadar ironik bir biçimde anlatmış ki ölümü, insanın muhayyile gücünün sınırlarını zorluyor.  Yine ölüm ve sonrasını anlatıyor. Ben ise yaşarken yaşadığımız cennet ve cehennemi yazmak istiyorum.

Cennet ve cehennem, aslında bırakın öteki dünyayı bir kenara, önce bu dünyada vardır. Düşünelim bir kere neredeyse her istediğinizi yapabildiğinizde yaşamınızın cennetten bir farkı var mı? Güzel bir işiniz ve ülke standartlarının üzerinde bir geliriniz var. Sevdiklerinizle bir arada mutlu yaşıyorsunuz. Dilediğiniz gibi tatil yapma olanağınız var. Hepsinden de önemlisi sağlığınız yerinde. Eee, cennet değil de nedir bu? Dilediğiniz anda dilediğiniz ülkeye gidebilecek durumdasınız, ülkenizde demokrasi ve özgürlük kıskanılacak derecede dünya standartlarının üzerinde. Bu, cennette yaşamak değil de nedir? Sevdiğiniz kadın ya da erkek yanı başınızda ve dilediğiniz an ona sarılıyorsunuz. Onun tüm güzelliğini kalbinizde yaşadığınız gibi bedeninizde de yaşıyorsunuz. Cennette vaat edilen Hurilere gerek var mı sizce, hangi Kevser şarabı şu kavurucu sıcaklarda içtiğiniz bir bardak serin sudan daha lezzetlidir?

Tam tarsini düşünün bir de lütfen, geçim sıkıntısı içinde bocalıyorsunuz, çocuklarınızın boğazına bir lokma et götürebilme şansınız olmuyor.  Tatili ancak giden dostlarınızdan dinleyerek veya televizyonlarda izleyerek görebiliyorsunuz. Bırakın yurt dışına gitmeyi, ananızı ve babanızı görmeye köyünüze bile gidemiyorsunuz. Hele bir de sağlığınız bozulmuşsa cehennem değil de nedir bu yaşadığınız dünya. Özgürlüğünüz kısıtlanmış, dilediğiniz gibi yazamıyor veya konuşamıyorsunuz. Sevdiğinizden ayrı kalmışsınız ve özlemle yanıp tutuşuyorsunuz. İçinizi temmuz sıcağı gibi yakıyor ayrılık. Cehennemden bir farkı kalmıyor ki yaşamın.

Bir de yaşamı ve yaşadığımız dünyayı cennete çevirmeyi bilen insanlar vardır. Öyle güzelliklerle doludur ki bu insanlar, gittikleri ve bulundukları her yeri cennete çevirirler. Gerek güzellikleri gerekse tatlı dilleri ve yaşama pozitif değer katmaları birlikte oldukları insanları o kadar mutlu eder ki adeta cennet olur onlarla yaşam. Bazı insanlar da vardır ki hep hoşnutsuz, hep negatif ve hep geçimsizdirler. Bu insanlarla cennet bile cehenneme dönüşür. Hani dilimizde güzel de bir söz vardır bunlar için “Evlat olsan sevilmezsin” diye. Demek ki cennet ya da cehennem sadece fiziksel ve görsel anlamda değil insan bağlamında da önem kazanmakta.

Aslında yaşamı cennet veya cehennem olarak yaşamak bir nebze olsun sizin elinizde olabilir.  Ekonomik bağlamda ne yapılması gerektiğini bilecek durumda değilim. Bu konuda fikir yürütmek uzmanlık alanım değil. Ancak, naçizane önerilerim olabilir. Mümkünse sevdiğiniz işi yapın, imkânlar elverdiğince sevdiklerinizle birlikte olup, sinemaya veya tiyatroya gidin. Kırlarda koşmayı ve başkalarını rahatsız etmeden yüksek sesle şarkı söylemeyi deneyin. Sesinizin güzel olması pek de önemli değil, çünkü sahnede başkaları için şarkı söyleyecek değilsiniz. Kendi mutluluğunuz için söyleyeceksiniz. Sevdiğinizi arayıp ona onu çok sevdiğinizi söyleyin ki o da cenneti yaşayabilsin.

Sonuç itibariyle cennete gitmek için ölmeyi beklemeyin. Cennet, mutlu olabilmektir. O halde nasıl mutlu olabiliyorsanız öyle yaşayın.

 

 

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
25 Ağustos 2021 13:30
22 Temmuz 2021 08:53
27 Eylül 2021 08:38
28 Kasım 2020 14:14
23 Kasım 2021 10:36
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.