Uykusuz İstanbul
Sanki bütün şehirler sonsuz bir uykuda. Minareler, eski avlular, dar sokaklar, çiçekler ve bakımsız bahçeler. Yalnız İstanbul uyanık, Yedi tepeli, taşı toprağı altın olan İstanbul. Hiç uykuya dalmamış gibi, gözleri kocaman ve mahmur. Ağlar çekiliyor hala denizlerinden…
İstanbul’da gözüm var benim, dar sokaklarında, martılarında ve hatta eski öpüşlerinde. Dedim ya bütün şehirler uyuyor da sanki koca dünyayı sırtına yüklenmiş gidiyor İstanbul. Umarım bir gün vapur seslerin bütün şehirleri uyandırmaz. Sana sitem etsem! Yağmur yağmasın mesela bu aralar yapraklarına, kar suyu kaçmasın balıklarının kulaklarına, Eminönü’nde balık ekmeğin satılmasın bu mevsimde diye başlarım bütün cümlelerime.
Dedim ya benim sende gözüm var Aziz İstanbul.
Ah İstanbul, İstanbul olalı diyen sevdalı kadının sözleri gibisin. Ah İstanbul sen niye hep uyanıksın, niye hiç uykulu gözlerin yok senin. Sislerin yok olsa ya Haliç’ten. Uykuya dalsan ve uyanıp dursan ya bütün şehirler gibi. Çeşmelerden su içsen mesela…
Sadece senin değil her şehrin bir hikayesi var. Kiminin dağında, kiminin taşında kiminin ise bağrında. Senin hikayen niye bu kadar çok peki? Kadınların niye bu kadar kaşlı ve gözlü, sonra bir de adamların niye bu kadar sevdalı.
İyi hatırlıyorum aylardan Eylül, mevsimlerden sonbahardı sana geldiğimde. Kabataş iskelenden iner inmez bir bardak çayını içtim, denizin rüzgâr ile cilveleştiği yamacından. Dedim ki alıp başımı gideceğim bugün. Kim bilir Galata’ya belki sonra İstiklal’e de gider eski meyhanelerinin birinde oturur sonbahar gibi köpüren bir kadeh şarabını içerim diye niyetlendim. Bir incelik aldı yüreğimi gittim içtim ve geldim.
Seni aldım İstanbul, sana sahip oldum tıpkı deli şairlerin çılgın dizelerindeki gibi. Bütün sırlarını öğrendim. Üstelik her önüme geleni durdurup anlatacağım, bütün en gizli yanlarını. Bana ne yıkılsın duvarların, taşların, senin bütün sırlarını dünya görsün. Yanmanı beklemeyeceğim İstanbul. Tıpkı uyumayacağını beklemeyeceğim gibi. Sen yandığında biliyorum dünya daha da geniş olacak, diğer şehirlerinde martıları, aşkları olacak belki de. Ölmüyorsun da uyumuyorsun da madem öyle adil ol, o halde hiç uyuma hep ayakta kal. Kimselere değişmeyelim seni. Uzun lafın kısası sen hep uyanık kal, martıların, rüzgarların, sevdaların ve çayın hep olsun senin.
Değişik metaforlarınıx var dikkatimi çekti. Başarılarınızın devamı diliyorum👍
Böylesine güçlü bir kalemden aziz İstanbulu okumak çok iyi geldi. Yazılarınızı her daim bekliyorum. Emeğinize sağlık tebrik ederim.
Bir İstanbul aşığı olarak olarak çok beğendim. Tebrik ederim.
Tebrik ederim. İstanbulu çok seven biri olarak hoşuma gitti. Farklı bir bakış açısı olmuş.