Dolar 32,4054
Euro 34,7939
Altın 2.409,54
BİST 10.045,74
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 21°C
Hafif Yağmurlu
Bursa
21°C
Hafif Yağmurlu
Cum 17°C
Cts 17°C
Paz 20°C
Pts 23°C

Sonu Alkışlamak

21 Ağustos 2021 09:19
261
A+
A-

Yazılarımı genellikle önceden planlayamıyorum. Genellikle doğaçlama oluyor veya herhangi bir konu direkt önüme gelebiliyor, tıpkı bugün olduğu gibi. Sosyal medya ortamında gezinirken birkaç yerde yapıştır kopyala tarzında bir yazı gördüm ve aklıma takıldı. Zira çok ilginç geldi anlatılanlar ve araştırıp kendi düşüncelerimi de katıp paylaşmaya karar verdim.

Fransız Tiyatro yazarı ve oyuncusu Jean-Baptiste Poguelin, daha çok bilinen adıyla Moliere, son yazdığı ve oynadığı Hastalık Hastası oyununu oynarken sahnede boğazından kan gelmeye ve akabinde kan kusmaya başlayıp yere yığılır. Herkes bunu oyunun bir parçası zannederek ayakta alkışlamaya başlar. Halbuki Moliere ölmektedir ve oyundan biraz sonra veremden ölür. Böylece Moliere alkışlar arasında ölüme gider.

Danimarkalı Filozof ve teolog Soren Aabye Kierkegaard, Meseller adlı kitabında “Sanırım dünyanın sonu her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek” der. Savaşlar, açlıklar, salgınlar, ölümler, katledilen hayvanlar ve doğa, yanan ve adeta kan kusan bir dünya. Bir tiyatro gibi sanki, olup bitenden habersiz bunları seyreden insanoğlu. 1813 ve 1855 yılları arasında yaşamış olan bu Kopenhaglı filozof o günlerde sanki bugünleri görmüş gibi anlatmış bugün yaşadıklarımızı.

Düşündüğümüzde pek de haksız olmadığını görüyorum. Günlük çıkarlar uğruna dünyanın tüm dengeleri alt üst ediliyor. Adına uygarlık diyoruz, gelişmek diyoruz, teknoloji diyoruz ama bir yandan da dünyaya her türlü zararı vermekten geri kalmıyoruz. Geçenlerde bir haber yer aldı ve pek de itibar görmedi. Uçuk kaçık bir haber gibi algılandı insanlar tarafından. Haber şuydu; Evrende farklı bir galakside dünyamızın yaşam koşullarına uygun bir başka gezegen olduğu keşfedilmişti ve oraya yerleşebilmenin hesapları yapılıyordu uzay bilimcileri tarafından. Ne kadar doğru olup olmadığını bilmiyorum ama bildiğim bir gerçek var ki, bilim adamları dünyanın sonunun gelmekte olduğunu fark etmişlerdi. Ha, bu son hangi gelecekte olacak kaç on yıl, kaç yüz yıl ya da kaç bin yıl sonra, bunu bilmek mümkün değil. Fakat dünyadaki küresel ısınma, bir türlü önlenemeyen orman yangınları, su kaynaklarının yok olmaya ve buzulların erimeye başlaması çok ciddi işaretlerdir. Ozon tabakasının delinmesi gibi daha birçok olumsuz etkeni saymak mümkündür.

Bu konularda yaşadıklarımızı görmek için pek de bilim adamı olmaya da gerek yok. Zira her şey ortada tüm çıplaklığıyla görülmektedir. Tüm bu olumsuz faktörlerin yanı sıra neredeyse her gün yapılan nükleer denemeler de dünyanın üzerine tuz biber ekmektedir. İşin en ilginç yanı ise insanların bu konuda gayet duyarsız kalmalarıdır. Sanki kendileri bu dünyada yaşamıyormuşçasına umarsız ve duyarız davranmaktadırlar. Greenpeace örgütü gibi bir takım gönüllü insanlar dışında kimse kılını kıpırdatmamaktadır.  Sanki Pompei’nin son günleri gibi neredeyse tüm dünya insanları vur patlasın çal oynasın, aymazlık içerisinde yaşamaya ve dünyayı el birliğiyle yok etmeye devam etmektedirler.

Tıpkı Moliere’in sahnede ağzından kan gelirken seyircinin alkışladığı gibi bir durumla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Ve dünya yavaş yavaş yok olmaya doğru giderken insanlar sadece kendi bugünlerini yaşamakta ve çocuklarının geleceklerini pek de hiçe saymaktadır. Oysa ki bu dünyayı kendilerine bırakanlar babaları ve anneleri değil midir? Onlara da anne ve babalarından kalmamış mıdır? Aldıkları emanete hıyanet ettiklerinin farkına bile varmadan ya da farkında olup da umursamadan yaşamaya devam etmek bencilliğini göstermektedirler.

Bu gidişi adeta görmüş olan filozofun da dediği gibi dünya yok olurken insanlar hala kendi egolarıyla yaşamaya devam etmekte ve alkışlarla dünyanın sonunu getirmektedirler. Aslında bizim de bu tür konular için söylenmiş güzel bir sözümüz de var.

MAHALLE YANARKEN MAHALLENİN YOSMASI SAÇLARINI TARARMIŞ.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.