Dolar 32,2789
Euro 34,7840
Altın 2.396,57
BİST 10.247,75
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 20°C
Hafif Yağmurlu
Bursa
20°C
Hafif Yağmurlu
Per 20°C
Cum 15°C
Cts 19°C
Paz 20°C

Bir Derdim Var

27 Nisan 2024 07:25
249
A+
A-

Rebecca’nın sonunda adam, kadına “Tek üzüldüğüm, yüzündeki masumiyetin bir daha geri gelmeyecek olması.” diyor.

Masumiyetini çoktan yitirmiş bir dünyada, elimde avucumda kalan o son kırıntıları kurda çakala kaptırmama kaygısını taşırken; onu nereye koysam da muhafaza etsem, kimlerle paylaşsam da çoğaltsam sorularına cevap aramanın nafile bir çaba olduğunu bugün oğlumun yaşadığı bir hadise yüzüme vurdu.

Çocukların birbirine akran zorbalığı, mobbing, maniplasyon gibi çirkin tavırları pişkince bir rahatlıkla yapması akıllara zarar. Normal bir psikolojiye sahip bireylerin sergilemeyeceği tutumları sergileyen çocukların ruh sağlığındaki anomaliler, toplumun dejenerasyonunu hızlandırıyor.

Dünkü yazımda Sineklerin Tanrısı’ından bahsetmiştim. Kötülük, insanın doğasında var. Yaşa başa bakmıyor diye onu sıradanlaştıramayız. Zorbalığı bir eğlence aracı kılmak suretiyle kanıksamak, insanlığımızdan her gün bir parça daha alıp götürür. Bizi biz yapan seçimlerimizdir. Fıtratımızda iyilik de mevcut. Neyi beslersek, içimizde o büyür.

İyilik, bilinçli bir tercih, aktif bir eylem halidir. Yeryüzünde hiç kimse, çocuk dahi olsa, “iyi” sıfatını oturduğu yerden hak etmiyor. Onu ortaya çıkaracak davranışları göstermedikten sonra “iyi” sıfatını adımızın önüne koyamayız. Hakkımız yok. Her konuda liyakat!

Derdine düştüğüm olayı anlatmayacağım. İbreyi çevirmek istediğim yer başka. Aileler, çocuklarına her şeyden evvel ‘insan’ olma becerisini öğretmiyorlar. Anne babaların, hatta toplumun genelinin çocukları değerlendirmedeki ölçütü ya ders notları, veya sanatta, sporda başarıları. Mutlaka somut bir başarı şart. Ölçülebilir bir şey.

Gerçek başarının, insan haysiyetine yakışır bir yaşam sürmek olduğu, bu bilincin ise çocukluktan itibaren verilmesinin lüzumu geri plana itilmiş durumda. Manevi bilinç geliştirmek yerine maddi kazanımlar sağlamak temel hedef. Halbuki, biz insanlar bunun için yaratılmadık.

Varlığımızın değerini, lira mı, dolar mı, kupa mı, karne mi, metre mi, santim mi, kilo mu, litre mi, uzun lafı kısası hangi ölçü birimi ölçebilir? İşte, varlığını ölçeğe vuran insanlar, bu zihniyette çocuklar yetiştiriyor. Maneviyattan uzak insanımsıların yüzlerinde masumiyetten eser kalmamış ki davranışlara yansısın.

Sevgi bulaşıcıdır. Evinde sevgiyi yeterince tatmayanların güldükleri, zevk aldıkları konular başkalarının mutsuzluğuna dayanıyor. Zorbalıktan, alaydan, arkadan iş çevirmeden keyif alınıyor. Çünkü, sevgi üstlerine bulaşmamış.

Klişe olacak, varsın olsun. ”Sevgi neydi? Sevgi, iyilikti, dostluktu.” Öyle diyordu değil mi, Selvi Boylum Al Yazmalım’da. Sevginin cenazesi çoktan kalkmış. İnsanlar, masumiyetlerini en masum çağlarında toprağa vermiş. Helvası bile yenmiyor.

Dijital Baba Orhan Toker’in yaklaşık 1.3 milyonluk Instagram hesabını yıllardır takip ederim. Öğrencilerin, çocukların, insanların manevi anlamda uçurumdan aşağı düşüşüyle ilgili gönderiler paylaşır. Mesaj attığınızda mutlaka cevap verir. Acaba dedim, oğlumun başına geleni ona mesaj atsam, arkadaşlarının çekip gönderdiği çirkin videoyu da eklesem, ibret-i alemlik bir ders mi versem o çocuklara? Ailelerden alamadıkları terbiyeyi, sosyal medya ifşası ile mi alsalar? Düşünmedim değil. Bazı davranışların önüne, basit bir kınamayla geçemezsiniz. Daha üst seviye bir karşılığı hak ediyor.

Bu akran zorbalığının tırmandığı boyut çok mide bulandırıcı. Çorap söküğü gibi. Artık bu çözülüşün önü alınamaz. Sıkıntının temeli ailelerin yetiştirme tarzı. Narsistlik kişilik bozukluğuyla büyütülüyor çocuklar.

Karamsar değilim, gerçekçiyim. İki kere iki, beş etmiyor. Kötü kere zorbanın iyi etmediği gibi.

Mütevazı davranmayacağım. Oğlumla gurur duyuyorum. Haklı sebeplerimi sıralayayım.

Ona, ‘kısasa kısas’ hakkın var, kullanabilirsin, dediğimde bana şu cevabı verdi: “Anne, eğer bana yaptıkları şekilde davranırsam, onlara benzerim. Ben onlara benzemek istemiyorum.” dedi.

Anaokulundaydı. Bir çocuk, oğlumun üstüne kusmuş. Öğretmen kıyafetlerini çıkarıp poşete koymuş. Eve geldiğinde ‘anne yarın arkadaşıma ona kızmadığımı söyleyeceğim, üzülmesin.’ dedi.

İlkokuldaydı. Tatile çıkmıştık. Sahilde bastonuyla yürümeye çalışan yaşlı teyzenin yanına koşup yardım etmeye çalıştı. Ben görmemiştim bile o teyzeyi.

Yine ilkokulda, öğretmeni bahsetmişti, okul çıkışı öğretmenin elindeki çantayı taşımak istemiş. ’Siz yorulmayın’ demiş hocasına.

Koca adam oldu, gidip gelip saçımı okşar, günde elli defa birbirimize aşkımızı ilan ederiz. Saat başı sarılırız.

Daha bir sürü şey.

Soruyorum, insanın kalbini ölçeğe vurabilseydik eğer, hangi ölçü birimini kullanacaktık? Cevabınız yok değil mi? Masumiyetin olmadığı bir çağda buna asla cevap bulamayız.

Antonioni, L’eclisse’de “…ama benim insanlarım değil bunlar.” diyor. Bizim insanlarımız yerin altında gömülü. İnsanımsılar ise üstünde cirit atıyor. Azınlık kaldık. O insanımsılar arasında insan kalmaya direniyoruz. Yüreğiyle, karakteriyle sağlam “ADAM” yetiştirmeye çalışıyoruz. Allah yardımcımız olsun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
25 Nisan 2024 07:49
6 Mayıs 2024 12:46
6 Nisan 2024 08:14
7 Nisan 2024 09:11
28 Nisan 2024 09:18
4 Nisan 2024 13:45
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.