Dolar 32,5293
Euro 34,9386
Altın 2.440,48
BİST 9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 22°C
Az Bulutlu
Bursa
22°C
Az Bulutlu
Cum 22°C
Cts 16°C
Paz 18°C
Pts 19°C

AP dışişleri komitesi, Türkiye raportörünü yumuşak buldu, rapor ‘ağırlaştırıldı’

AP dışişleri komitesi, Türkiye raportörünü yumuşak buldu, rapor ‘ağırlaştırıldı’
24 Nisan 2021 09:55
300
A+
A-

İspanyol raportör Nacho Sanchez Amor’un hazırladığı Türkiye raporu Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi’nde ‘ağırlaştırılarak’ ezici çoğunlukla kabul edildi.

‘Endişe’ yerine ‘derin endişe’‘Türkiye’nin dış politikası’ yerine ‘Türkiye’nin saldırgan dış politikası’ gibi ifade değişikliklere gidildi. Pek çok alanda Türkiye’ye yapılan çağrılara da ‘acil’ ifadesi eklendi.

Euronews Türkçe’nin haberine göre Amor’un orijinal taslak metnine karşı yüzlerce değişiklik önergesi verildi. Pazarlıklar sonucu bunlar 31 ortak önerge altında toplandı. Eklenip çıkarılanlarla rapor önemli ölçüde Türkiye aleyhine ağırlaştı.

Kınama yağdı

Boğaziçi eylemleri: Prof. Dr. Melih Bulu’nun cumhurbaşkanı kararıyla rektör olarak atanmasına yönelik protestoların ‘şiddetle bastırılması’ kınandı. Öğrencilerin topluca gözaltına alınması, polisin barışçıl gösterilerde aşırı güç kullanması, İstanbul valisinin üniversite çevresinde her türlü toplantı ve gösteriyi seçici davranarak yasaklaması eleştirilirken öğrenciler için kullanılan ifadelerden ve tasvirlerden ‘dehşete düşüldüğü’ belirtildi.

Öğrenci, mezun ve akademisyenlerin ‘teröristler’ olarak betimlenmesi ve LGBTİ+ gruplarının hedef alınmasının ‘kabul edilemez’ olduğu kaydedilerek Türkiye’ye, barışçıl toplanma hakkını kullananlar hakkındaki tüm suçlamaları düşürme çağrısı yapıldı.

HDP’yi kapatma davası: HDP’yi kapatmanın ‘ciddi bir siyasi hatanın ötesinde çoğulculuğa ve demokratik ilkelere geri döndürülemez bir darbe oluşturacağı ve Türkiye’deki milyonlarca seçmeni temsilsiz bırakacağı’ vurgulandı.

Eski HDP eş başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ve eski Diyarbakır belediye başkanı Gülten Kışanak’ın Kasım 2016’dan bu yana devam eden tutukluluğu hatırlatılarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire kararlarına uyulmaması karşısında AP’nin ‘dehşete düştüğü’ kaydedildi. Üç ismin derhal serbest bırakılması çağrısı yinelendi.

Eski HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülüp dokunulmazlığının kaldırılmasının ardından Meclis binasında tutuklanması da es geçilmedi. Karar, ‘insan hakları aktivizmine misilleme’ olarak nitelendi.

Ayrıca, parti lideri Pervin Buldan dahil dokuz milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için soruşturma başlamasından ‘derin endişe duyulduğu’ ifade edildi. İstanbul Sözleşmesi: Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ‘insan haklarının ciddi şekilde bozulduğunun açık bir işareti olarak‘ değerlendirildi: “Türk hükümetinin, Türkiye’yi AB ve uluslararası standartlardan uzaklaştıran ve Türkiye’nin kadına yönelik şiddeti önleme ve kadın haklarını geliştirme konusundaki taahhütlerini ciddi şekilde sorgulatan karar şiddetle kınanır.”

CHP üzerinde artan baskı: Mahkeme kararıyla parti broşürlerine el konulması dahil olmak üzere ana muhalefet partisi CHP ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu üzerinde ‘giderek artan baskıdan derin endişe duyulduğu’ vurgulandı.

Eylül 2019’da yaklaşık 10 yıl hapis cezasına çarptırılan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun ‘sürekli siyasi ve adli tacize uğraması’ da unutulmadı. Yolsuzluk: Yolsuzluğun ‘yaygınlığından derin endişe duyulduğu’ dile getirilirken yolsuzlukla mücadele çerçevesinde ‘hiçbir ilerleme belirtisi bulunmadığı’ vurgulandı ve Türkiye’ye ‘etkili bir yolsuzlukla mücadele stratejisi ve eylem planı sunma çağrısı’ yapıldı.

Kamu kurumlarının hesap verebilirliği ve şeffaflığının iyileştirilmesi gerektiği belirtilerek Türkiye’nin organize suçla mücadelede sınırlı ilerleme kaydettiğinin de altı çizildi. Türkiye’nin, Europol ile işbirliğine girmesi, kara para aklama, terörizmin finansmanı ve siber suçlarla mücadeleye ilişkin düzenlemeleri iyileştirmek için veri koruma yasasını Avrupa standartlarıyla uyumlu hale getirmesi istendi.

Raporda yapılan değişiklikler sonucu eklenen diğer paragraflardan öne çıkan kısımlar özet olarak şöyle:

  • Türkiye’nin Avrupa değerlerinden ve standartlarından sürekli olarak uzaklaşmayı sürdürmesi, buna ek olarak Doğu Akdeniz’de AB üyelerine yönelik tek taraflı hamleler yapması, ayrıca AB ve üyelerine yönelik yer yer provokatif söylemler ortaya koyması AB-Türkiye ilişkilerini tarihi bir dip noktaya getirmiştir.
  • Pozitif ilişkiye dair beklentiler Türkiye’de şu an var olan yönetimin politikaları nedeniyle yılgınlığa uğramıştır. Buna Türkiye’nin bölgeyi istikrarsızlaştırıcı tavrı ve uluslararası hukuku tanımayan hamleleri de dahildir.
  • Türkiye’de reformları gerçekleştirmek için gerekli siyasi iradenin eksikliği, hukukun üstünlüğü ve temel haklar gibi konularda AB’nin endişelerini gidermek konusundaki başarısızlığı katılım sürecini derin ve olumsuz şekilde etkilemiş olup AB-Türkiye ilişkilerini giderek daha işlemsel ve koşulsal hale getirmiştir (…) Sonuç olarak Türkiye’nin müzakere süreci de maalesef durmuş durumdadır.
  • Katılım sürecindeki bu donma, Türk tarafının komisyon ve parlamento raporlarını göz ardı etmesi hali her iki tarafta da yorgunluk yaratmıştır (…) Parlamento Türk tarafı gerekli reformları yapmadığı sürece Yargı ve Temel Haklar ile Adalet, Özgürlük ve Güvenlik alanlarındaki 23. ve 24. fasılların konsey tarafından bloke edilmeye devam etmesi çağrısını yineler.
  • Türkiye’de iç politika, kurumlar ve dış politika alanlarında durumun düzelmek yerine daha kötüye gitmesinden üzüntü duyulmaktadır (…) Mevcut olumsuz gidişat acil ve devamlı olarak tersine çevrilmez ise 2005 Müzakere Çerçevesi gereğince komisyon, Türkiye ile katılım sürecinin resmen askıya alınmasını tavsiye etmelidir.

‘OHAL unsurları yasalara entegre edildi’

Raporun devamında şu ifadelere de yer verildi:

“2016 yılında ilan edilen OHAL’den önce de kötüye giden temel hak ve özgürlüklere aykırı unsurlar OHAL döneminde yasaların içine yerleştirildi.

Alevi, Kürt, kadın ve LGBTİ+ bireylerin protesto eylemleri başta olmak üzere rejimi eleştiren her türlü aktivizm üzerinde bilinçli, aralıksız ve sistematik baskı kuruldu.

Terörle mücadele önlemleri ve yasalarının suistimali devlet politikalarının ana omurgası haline geldi.

Suçun bireyselliği ilkesi çiğnenerek kollektif suçlamalara gidildi ve bu şekilde gazeteciler, insan hakları aktivistleri, siyasi muhalifler itham edildiği ve yargılandı.

Yargı reformu havada kaldı

Yargı Reformu Stratejisi ve sonraki üç yasama paketi, özellikle savcıların yaklaşımlarında fiili değişikliklere dönüşmezse ve mahkeme kararları uluslararası standartlara aykırı olmaya devam ederse hükümet tarafından ileri sürülen hedeflere ulaşılamayacak.

Adalet sistemine erişimi iyileştirmek, etkililiğini artırmak ve makul bir süre içinde adil yargılanma hakkına daha iyi koruma sağlamak için yasama ve yargı güç kollarında ciddi bir reforma acilen ihtiyaç var.

Ekim 2020’de Evrensel Periyodik Gözden Geçirme raporu çerçevesinde, Türkiye’nin Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu (HSK) yürütmeden bağımsız hale getirmek için bir anayasa değişikliği yapmasına yönelik tavsiyeleri reddetmesinden derin üzüntü duyuyoruz.

Öğretmen, doktor, akademisyen dahil 152 binden fazla memurun da bulunduğu geniş çaplı işten çıkarmalar için etkili bir çare bulunmaması üzüntü verici. Birçoğunun, kendisinin yanı sıra ailesi kalıcı bir sosyal ve mesleki damgalamaya uğradı.

‘Medya çoğulculuğunu ve özgürlüğünü tamamen yitirdi’

AB’nin ‘temel değerlerinden medya özgürlüğü ve bağımsızlığının önemi’ yinelendi; medya kuruluşlarındaki çoğulculuk eksikliğinin yanısıra, eleştiriyi susturmak amacıyla sık sık terörle mücadele yasalarının kötüye kullanıldığı belirtilerek ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve bilgiye erişimi kısıtlayan ‘orantısız ve keyfi tedbirlerden derin endişe’ duyulduğu dile getirildi

İnsan hakları savunucusu Osman Kavala’nın tutukluluğunun kabul edilemez olduğu, İnsan Hakları Derneği Başkan Yardımcısı Öztürk Türkdoğan’ın gözaltına alınıp salıverilmesinin gözdağı ve taciz anlamına geldiği kaydedildi.

Komitede dörde karşı 49 oyla kabu edien Rapora ilişkin son tartışmalar genel oturumda yapılacak ve rapor son haliyle oylanacak.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.