Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 21°C
Az Bulutlu
Bursa
21°C
Az Bulutlu
Paz 22°C
Pts 26°C
Sal 27°C
Çar 23°C

Yeni Yıl

2 Ocak 2022 20:18
467
A+
A-

Yıl, insanoğlunun kendi yaşadığı galaksideki tanımladığı en uzun zaman birimidir bildiğim kadarıyla. Bir yıl, aylar, haftalar, günler, saatler, dakikalar, saniyeler ve saliseler olarak tanımlanan zaman dilimlerinin bileşkesinden oluşmakta olup, 365 gün ve 6 saat ve saniyelerden müteşekkildir. Ama bir zaman dilimi olarak adlandırdığımız yıl, belki de diğer galaksilerde daha farklıdır ki, bunu da belki bizim kuşağın göremeyeceği ama gelecek kuşaktakilerin görebileceği bir durum olacaktır. Her yıl biterken giden yıla neredeyse sövmediğimiz kalır ve yeni yılın daha güzel olacağına inandırırız kendimizi ve birbirimize yeni yılda mutluluklar dileriz. Halbuki gönderdiğimiz bu yıl gelirken de eski yıl için aynı şeyleri söylemiş ve bu yıl için ne büyük umutlar beslemiştik.  Belki bazılarımız bu umutlarına erişti ama yıllardır gördüğüm kadarıyla kimse mutlu olmuyor gönderdiği yıldan.

Oysa ki, yaşamı güzel veya mutlu eden o tanımladığımız zaman kavramı değildir. Yaşamı mutlu ya da mutsuz eden bizleriz aslında. Eğer iki sene önce Çin’deki bir laboratuvarda üretilmeseydi COVID-19 virüsü ne kadar da sağlıklı olabilecektik. Ya da silah tacirleri yeni silahlar ürettirmese ve bunları satmasaydı masum çocuklar ölmeyecek ve dünya daha yaşanabilir ve mutlu bir yer olacaktı.  Doğayı altın aramak uğruna yok etmesek, ormanları insafsızca yakmasak, haince nükleer denemeler yapıp da buzulların erimesine yol açmasak ne kuraklıklar olacaktı ne de kıtlıklar. İnsanlar kendileri üretip kendileri yiyebilecek ve açlıktan ölmeyecekti masum çocuklar. Binlerce insanı öldüren, yuvaları yıkan selleri yıllar yapmıyor, depremleri de yıllar üretmiyor.

Yani bu mutsuzluğun sebebi ne giden ve adına 2021 dediğimiz zaman dilimi ne de bir önceki 2020’dir. Bu mutsuzluğun tek sebebi biz insanların ta kendisidir. Dünyayı daha yaşanabilir kılmak elimizdeyken ihtiraslarımız ve acımasızlığımız nedeniyle karanlığa sevk ediyoruz devamlı olarak. Bu yüzden bırakın masum zaman dilimini ve bırakınız zaman diliminden mutluluk gelmesi hayallerini. Yaşı benim gibi 50’yi aşmış insanlarımızın hafızalarını biraz yoklayalım bakalım geçmiş kuşaklar nasıl yaşamış ve bu günün kuşaklarına neler bırakabilmişiz.

60’lı yılların sonunda ilk yerli otomobil üretilmişti ve bu otomobilin karoserini ineklerin yediği rivayet edilirdi. Ne emniyet kemerleri vardı, ne de hava yastıkları ve paspasları dahi yoktu. En büyük eğlence Radyo idi ve o da her evde yoktu otomobil gibi, buzdolabı gibi, elektrik süpürgesi gibi, televizyon gibi ve daha birçok elektrikli ev gereçleri gibi. Mahallede en fazla iki evde olurdu bu saydıklarım. Yemekler, bozulmasın diye tel kafeslerde saklanırdı evin serin yerlerine konarak. Yegâne ulaşım aracı Belediye otobüsleri ve Station Wagon eski Amerikan otomobillerinden oluşan dolmuşlar. Bir yerden bir yere genellikle yaya gidilirdi.

Su musluklardan ya da tulumbalardan ağızlarımızı dayayarak içilirdi. Şişeler halinde su bilinmezdi. Çocuklar arkadaşlarının evlerine destursuz girer ve oynarlardı. Derslerinde başarılı olan çocuklar diğer arkadaşlarını ders çalıştırır ve arkadaşları da bundan gocunmazlardı. Derslerinde başarısız diye hiçbir çocuk psikologa götürülmezdi. Eğer sınıfta kalmışsa bir sene daha aynı sınıfa devam ederdi. Zira sınıfta kalmak da vardı. Kimse kimseden korkmazdı. Komşuluk, arkadaşlık ve dostluk en önemli değerlerdi. Mahallenin bir kızına aynı mahalleden bir oğlanın bakması tüm delikanlılık raconlarına aykırıydı. Aynı kaptan yemek yerdi arkadaşlar ve kavga da ederlerdi. Ama arkadaşlar birbiriyle kavga etti diye kimse kimseyi mahkemeye vermezdi.

Sevgi tohumları ekilmişti o günün insanların yüreklerine. Bu tohumların fidanlarıyla büyüdüler ve yaşlandılar. O zamanlar da vardı bu yeni yıl eğlenceleri ve yeni yıldan umutlu olmalar. Ama hiç kimse giden yıla yüklemezdi yaşadığı olumsuzlukları. Zira herkes aynasına bakmayı bilirdi ve bir yerde bir hata varsa önce kendisinde arardı. Ancak, o kadar saf kuşaklardı ki onlar, bir tek şeyi fark edemediler; Emperyalizmi. Farkına varmadan esiri oldukları ve zamanla tüm hasletlerinin yitirilmesine neden olan emperyalizmin bu günkü kuşaklara ne kadar kötü bir dünya bıraktığını anladıklarında ise yaşları benim gibi 50’leri geçmişti ve her şey için geç kalmışlardı.  Çünkü hiç bir şeye güçlerinin yetmediğini fark ettiklerinde ise gerçekten çok geçti.

İşte bu nedenle bunları yazmak ihtiyacını duyuyorum sürekli olarak. Belki okuyan gençler çıkar da kendi benliklerine dönebilmeleri için bir ışık tutmuş olurum. Bırakın adına yıl dediğimiz zaman dilimini suçlamayı ya da ondan medet ummayı kendi göbeğinizi kendiniz kesin ve gelecek zamanı en olumlu ve verimli biçimde kullanmaya çalışın.

Gelecek olan tüm zaman dilimlerinde başarılı ve mutlu olmanız dileğiyle.

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
27 Ağustos 2021 09:30
19 Nisan 2021 14:01
21 Mayıs 2021 07:40
31 Mart 2021 11:37
17 Mayıs 2021 09:57
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.