Dolar 32,6082
Euro 34,7866
Altın 2.492,14
BİST 9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 20°C
Az Bulutlu
Bursa
20°C
Az Bulutlu
Cum 17°C
Cts 22°C
Paz 21°C
Pts 23°C

Su Pozitif Türkiye

Su Pozitif Türkiye
30 Mart 2021 20:46
700
A+
A-

Turkuvaz Medya Grubu ve INBUSINESS Dergisi tarafından sürdürülebilirlik konusunda farkındalık oluşturma misyonuyla hayata geçirilen Küresel Umut Festivali-Sürdürülebilir Hikayeler Webinar Serisi’nin ikincisi bugün gerçekleştirildi. Türk Telekom, Halkbank, Finish ve Koza Altın İşletmeleri sponsorluğunda, ‘Su Pozitif Türkiye’ başlığında yapılan webinar, 6. Sürdürülebilir Kalkınma Amacı olan Temiz Su ve Sanitasyon’a dikkat çekti.

Su Pozitif Türkiye webinar’ının ilk paneli “Su Pozitif Şirketler İnşa Etmek” başlığı ile yapıldı. Moderatörlüğünü Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi / SUEN Proje Geliştirme ve Uygulama Koordinatörü Aslıhan Kerç’in yaptığı panelde; TSKB Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Ece Börü, Wilo Türkiye Genel Müdürü Mehmet Ürek, Reckitt Yönetim Kurulu Üyesi ve Hijyen Pazarlama Direktörü Tarık Bayar, Eczacıbaşı Yapı Gereçleri CAO’su Özgen Özkan ve Aynes CEO’su Murat Hocalar konuşmacı olarak yer aldı.

Ece Börü: “8 Milyar Dolarlık Yeşil Finansman Hedefliyoruz”

Panelde konuşan TSKB Genel Müdürü Ece Börü, su pozitif bir kuruma dönüşmek için uyguladıkları stratejilere değindi. Son 20 yıldır küresel ısınma sonucu yaşanan iklim değişikliğiyle beraber global platformda çevre, temiz enerji, enerji ve kaynak verimliliği gibi sürdürülebilirlik temalı fonlarda ciddi bir artış olduğunu ifade eden Börü, ilerleyen dönemde daha da artış beklediklerini söyledi.

2000’li yılların başından beri sürdürülebilirliği odak noktasına koyan bir bankacılık modeli yürüttüklerini vurgulayan ve kredi portföylerinin yüzde 74’ünün sürdürülebilir projelere verilen yatırımlardan oluştuğunu aktaran Börü, “Beş yıl içinde bu kredileri yüzde 90’ın üstüne çıkarmayı hedefliyoruz” dedi. Börü, 2021 ile 2030 yılları arasında 8 milyar dolarlık, özellikle SKA bağlantılı finansman sağlamayı hedeflediklerini ekledi.

Mehmet Ürek: “Tasarruflu Olmak Zorundayız”

Birleşmiş Milletler ve Bloomberg’in 50 Sürdürülebilirlik ve İklim Lideri olarak seçilen Wilo, 100 milyon insanın temiz suya erişimini sağlamak için çalışmalarını sürdürüyor. Su Pozitif Webinarı’nda konuşan Wilo Türkiye Genel Müdürü Mehmet Ürek, merkezi Almanya’da bulunan pompa ve pompa sistemleri üreten bir şirket olarak 150 yıldır ‘Suyu daha nasıl etkin ve verimli kullanabiliriz?’ sorusunun cevaplarını aradıklarını söyledi. Üretimde teknolojiyi merkezlerine aldıklarını kaydeden Mehmet Ürek, yüksek teknoloji, doğa, iklim, verimlilik başta olmak üzere altı temel ilke belirlediklerini anlattı. Bu kapsamda şirket olarak her yıl 70 milyon euro yatırım yaptıklarını belirten Ürek, dünyanın globalleştiğine işaret ederek, şu anda dünya nüfusunun yüzde 50’nin şehirlerde yaşadığını fakat önümüzdeki dönemde bunun yüzde 80’ne çıkmasının öngörüldüğünü hatırlattı. Tam da bu noktada akıllı şehirleşmede; su tasarrufu ve enerji verimliliğin büyük önem taşıdığını aktardı. Tarım konusunda su tüketiminin azaltılması konusuna da değinen Ürek, tarımın bir bütün olarak ele alınması gerektiğini kaydetti. Suyun yüzde 70’inin tarım alanında, yüzde 30’u sanayide kullanıldığını hatırlatarak, “Hem enerjide hem de suda tasarrufu kullanmak zorundayız” dedi.

Tarık Bayar: “Hak Ettiğimizden Fazlasını Harcıyoruz ”

Reckitt Yönetim Kurulu Üyesi ve Hijyen Pazarlama Direktörü Tarık Bayar insanlığın 21. Yüzyıla daha önce karşılaşmadığı yepyeni bir sorunla girdiğini söyleyerek başladı. Bu dönemde gezegenimizin kaynaklarının sınırlılığını fark ettiğimizi söyleyen Bayar böylece küresel ısınma ve iklim değişikliğinin artık sadece bir gözlem değil küresel organizasyonların eylem planları hazırladığı konuların ilk sırasında yer almaya başladığını belirtti.

Ekim 2020’de lansmanını yaptıkları Finish Su Endeksi ile suyun hayatımızdaki yerini ekonomik ve sayısal olarak ifade edilen bir değer olarak somutlaştırdıklarını anlatan Bayar “Pandemi sürecinde, özellikle İstanbul’dan başlayarak, su konusunda sıkıntı yaşadığımızı gördük. Bu yüzden de Türkiye’de dünyanın ilk Su Endeksini yarattık. Finish Su Endeksi, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın uzmanları ile hazırlandı. Endeks, elimizde ne kadar su olduğunu ve ne kadar su tükettiğimizi gösteriyor. Buna paralel olarak ne kadar cepten yediğimizi de gösteriyor. Örneğin, bugün bizim İstanbul’da harcadığımız su miktarı 190 litre. Hak ettiğimiz su miktarı ise yarısı. Dolayısıyla biz aslında şu an cepten yiyoruz. Bu yüzden de endeksimiz, geçtiğimiz 10 senede düşmeye devam ediyor” dedi.

Su ve suyla ilgili gündemlerin, Reckitt’in küresel sorumluluk alanları arasında yer aldığını belirten Bayar, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusundaki 6 numaralı ‘Temiz Su ve Sanitasyon’ başlığının şirketin çalışmalarının çerçevesini oluşturduğunu anlattı. Bayar “Türkiye pazarına girdiğimiz günden bu yana su tasarrufu ve gelecek için suyun değerini gündeme getirdik. Tüketicilere doğrudan konuşan bir marka olarak bu konuda üzerimize düşen, her fırsatta su stresiyle ilgili doğru ve bilinçlendirici mesajları iletmek konusunda ezberleri bozan bir girişimle bu konuda örnek olduğumuzu düşünüyorum” dedi.

Özgen Özkan: “Gelecek İçin Sorumluluk Aldık”

Eczacıbaşı Yapı Gereçleri CEO’su Özgen Özkan konuşmasında iş yaşamı ve doğal kaynakların sürdürülebilirliği arasında bir denge kurmaya çalıştıklarını anlattı. 2006’da imzaladıkları Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin Topluluğun sürdürülebilirlik konusuna verdiği önemi gösterdiğini belirten Özkan “2006’dan itibaren topluluğun en büyük faaliyet alanını oluşturan yapı ürünleri grubunda o güne kadar, tam bir koordinasyon içinde yürütemediğimiz sürdürülebilirlik çalışmalarını, daha uyumlu, periyodik, hedefli ve ölçülebilir düzeyde geliştirmeye başladık” dedi.

Kişi başına düşen su tüketimini akıllı tasarımlarla, kullanıcıların alışkanlıklarını da değiştirerek aza indirmek istediklerinden bahseden Özkan “Geliştirdiğimiz klozet, pisuvar ve armatürlerin kullanılması durumunda, tasarruf edilecek yıllık su hacmi hane başına 190 ton. Bu inanılmaz bir rakam. Bu suyun tüketilmediğini, barajlarda kaldığını, bu suları evimize göndermek için elektrik tüketilmediğini, karbon salınımının olmadığını düşünün. Tasarrufun boyutu bambaşka bir yere gidiyor” dedi.

Murat Hocalar: “Su Kullanımını Yüzde 20 Azalttık ”

Birleşmiş Milletler ülke sözleşmesini kendilerinin de imzaladıklarını dile getiren Aynes CEO’su Murat Hocalar, et ve süt sektörünün ülkeye sağladığı üretim ve istihdamla ülkenin gelişmesi konusunda stratejik bir rol oynadığına dikkati çekti. Hocalar, şirket olarak bu konuda yaptıkları çalışmalar ise şu şekilde özetledi: “Su haritası için her noktaya sayaç yerleştirdik, personelimize bu konuda eğitimler veriyoruz, tasarruf konusunda kampanyalar düzenleyerek ödül sistemi uyguluyoruz, su karakterlerini belirledik, geri kazanım için iyileştirmeler yapıyoruz, su arıtma cihazları devreye aldık.” Murat Hocalar, tüm bunlar neticesinde su kullanımını yüzde 20 oranında azalttıklarını söyledi.

Özel Oturum / Kaan Özay – Su Elçisi

Webinarın 3’üncü özel oturumunun konuğu UNESCO’nun desteği ile dünyanın çeşitli ülkelerinden 10-17 yaş grubundan çocuk ve gençlerin katılımı ile Paris’te gerçekleştirilen Ambassadeur En Herbe – Çocuk ve Gençlik Elçileri Münazara Programı’na bu yıl Türkiye’yi temsilen katılan ekibin üyesi olan Kaan Özay oldu. 10 yaşındaki ‘Su Elçisi’ Özay, 21. Yüzyıl’ın mavi altınının su olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı ve şu şekilde devam etti: “Su hayatla eşdeğer bir anlam taşıyor. Vücudumuzun bile yüzde 70’i sudan oluşuyor. Dünya için de suyun değeri çok büyük. Fakat tüm su kaynaklarını 5 litrelik bir bidona sığdırsak içebileceğimiz tatlı su ancak bir yemek kaşığına denk gelir. Bazı bölgeler su kaynakları açısından zengin olsa da dünya üzerinde örneğin Afrika’nın bazı bölgelerinde Türkiye nüfusu kadar insanın suya erişiminin olmadığını söyleniyor. Su elçisi olarak sizleri mavi altınımızı korumaya davet ediyorum.”

Özel Oturum / Stuart Orr: “En Büyük Sorun Su”

Webinar’ın özel oturumuna konuşmacı olarak katılan WWF International Freshwater Lideri Stuart Orr, dünya üzerinde bulunan temiz su miktarının yüzde 1 oranında olduğunu belirterek konuşmasına başladı ve bu durumun 2050’ye kadar GSMH’nın etkisini azaltacağını savundu. Bu noktada yatırımların hemen şimdi başlaması gerektiğini söyleyen Stuart Orr, şu anda yaşanan en büyük sıkıntının su sorunu olduğunu dile getirdi. İstanbul’un da su sıkıntısı yaşayacak şehirler arasında olacağını ifade eden Stuart Orr, bu konuda devlet ve şirketlerin üzerlerine düşenleri eksiksiz yapmak zorunda olduklarını belirterek, “Sulak alanların verimsiz kullanılmasının trilyonlarca dolarlık zarara neden olacak” dedi.

Panel 2: “Suyumuzu Nasıl Koruyacağız?”

Su Pozitif Türkiye webinar’ının ikinci paneli “Suyumuzu Nasıl Koruyacağız?” başlığında gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Gökşen Çapar’ın yaptığı panelde Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, Konya Ovası Projesi Başkanı Mahmut Sami Şahin, DSİ Genel Müdür Yardımcısı Murat Dağdeviren ve İTÜ-KKTC Yönetim Kurulu Başkanı ve Rektörü Prof. Dr. Cumali Kınacı konuşmacı olarak yer aldı.

Cumali Kınacı: “Avrupa Birliği’nden Daha Kapsamlı Çalışmalarımız Var”

İTÜ-KKTC Yönetim Kurulu Başkanı ve Rektörü Prof. Dr. Cumali Kınacı, 2040’tan sonra, Türkiye’nin Güney ve Güneydoğu kesimlerinin kuraklıktan oldukça etkilendiğini söyleyerek başladığı konuşmasında, İç Anadolu’da Konya Kapalı havzası hatta Ankara’nın da bir kısmının dahil olduğu havzada 5 yıl sürecek ardışık çok şiddetli bir kurak dönem beklendiğine dikkat çekti. Kınacı “Daha önce şiddetli kuraklıklar oluyordu fakat 2030’lu yıllardan sonra uzun süreli kurak dönemlerle karşılaşacağız. Bizim kısa vadeli değil, uzun süreli kurak dönemler için hazırlıklı olmamız gerekiyor.” dedi.

Su güvenliği denildiğinde öncelikle bu kavramdan ne anladığımızı tanımlamamız gerektiğini söyleyen Kınacı, “Su güvenliği, talep edilen suyun yeterli miktar ve kalitede sürekli şekilde sağlanabilmesidir. Havza ölçeğinde su güvenliği, ülke ölçeğinde su güvenliği hatta küresel ölçekte su güvenliği tanımı yapmamız gerekiyor” dedi.

Türkiye bir Akdeniz ülkesi olarak su kıtlığını daha fazla hissettiğine de değinen Kınacı  “Sektörel tahsise daha fazla eğilmeliyiz. Bu sorunu önemsemeli ve tüm kurumlarımız çalışmalara destek vermeli. Türkiye’de Avrupa Birliği üyesi ülkelerinden daha kapsamlı çalışmalar yapıldığını söyleyebilirim” dedi.

Mahmut Sami Şahin: “5 Yılda 2,5 Milyar Lira Katkı”

Konya Ovası Projesi (KOP) Başkanı Mahmut Sami Şahin, paneldeki konuşmasında DSİ’nin yürüttüğü KOP’un bölge ve Türkiye için önemini şu sözlerle ifade etti: “Göksu Havzası’ndan Akdeniz’e dökülen suların bir kısmının Konya kapalı Havzası’na taşınması için 275 metrekare uzunluğunda kanal oluşturuldu. Bozkır, Avşar, Bağbaşı ismindeki üç adet büyük baraj bu proje kapsamında yapıldı. Mavi Tünel projesiyle barajlarda toplanan suyun 175 km uzunluğundaki iletim hattı da tamamlandı. Bu şekilde bölgeye ilk su verilmiş oldu. Sadece Bağbaşı’ndan temin edilen su, beş yılda ekonomimize 2,5 milyar lira katkı sağladı. 100 milyon metreküp Konya’nın içme suyu olacak şekilde şimdiye kadar devreye alındı. Bölgeye sağlanacak toplam su miktarının ise 414 milyon metreküp olması planlanıyor. 2065 e kadar Konya’nın içme suyuyla ilgili sorununun çözüldüğü söyleyebiliriz.”

Şahin panelin Konya’nın toprak zengini fakat su fakiri bir bölge olduğuna dikkat çekerek ülke gıda güvencesi bakımından da suyun dikkatli kullanımının büyük önem arz ettiğine dikkat çekti. Şebekelerde verimliliği yükseltmek ve su tasarrufu sağlamak amacıyla kapalı devre sistemleri desteklediğini söyleyen Şahin yeraltı kuyularının su seviyelerini ölçecek sensör uygulamasına geçtiklerinin de bilgisini paylaştı.

Levent Kurnaz: “Hazırlıklı Olmalıyız”

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz da, “Türkiye kurulduğunda kişi başına düşen su miktarı 8 bin metreküptü, bu bin 300 civarına indi” dedi. Türkiye’nin 1000 metreküpün altına indiğinde su fakiri bir ülke olacağına işaret eden Kurnaz, şunları kaydetti: “Kötü senaryoda devam edecek olursak; yağışların yüzde 20-30 azalmasından söz ediyoruz. Ülkemiz en tehlikeli gruplar arasında yer alıyor. Nüfus arttıkça su yetmeyecek. Biz şehirlerimizi kurarken suya değil, manzaraya göre kurmuşuz. Su ile insanları birleştirmemiz gerekiyor.” Türk Devleti’nin hiçbir zaman vatandaşını susuz bırakmayacağını söyleyen Kurnaz, “Tarım alanında yüzde 40 ila 50 arasında tasarruf etmemiz mümkünken biz bunu yapmıyoruz. Devlet bütün çiftçilere sulama sistemini verimli kullanma noktasında destek olmak zorunda” dedi.

Murat Dağdeviren:

DSİ Genel Müdür Yardımcısı Murat Dağdeviren, suyun etkin kullanılması için yaptıkları çalışmalardan bahsederek paneldeki konuşmasına başladı. Son 20 yıl içinde 600 baraj ve 423 göletle depolamaya verilen ağırlığı ortaya koyan Dağdeviren, baraj yapmanın bir sonu olduğunu ve suya geniş bir perspektifle yaklaşarak değerlendirme yapılmasının gerektiğini belirtti. Türkiye’nin suyunun yüzde 31’inin Fırat ve Dicle Havzasında olduğunu söyleyen Dağdeviren bu suyun da yüzde 65’inin karla beslendiğini söyledi.

Suyun önemli kısmının doğuda, nüfus yoğunluğunun ise batıda olduğunu aktaran Dağdeviren, Özellikle İstanbul’un artan nüfusuna rağmen yeterli su kaynağına sahip olmadığını belirtti. Kişi başına düşen su miktarının bin 350 metreküp olduğunu söyleyen Dağdeviren, “2050 yılında 105 milyon nüfusuna ulaşacağımızı öngörüyoruz” dedi ve şu an yaşadığımız su stresinin su kıtlığına dönüşeceğini ifade etti.

Su sorunu yaşanmasının önemli nedenlerinden birinin belgesiz yani kaçak kuyular olduğunu da vurgulayan Dağdeviren akarsu yataklarına hafriyat dökümü, taşkın sahalarına yapılan yerleşimler gibi plansız aktivitelerin taşkınların önemli nedenleri olduğunu ifade etti. Su miktarı kadar kalitesinin de önemli olduğunu açıklayan Murat Dağdeviren, “Tarımda artan zirai ilaç kullanımı, artan madencilik faaliyetleri suyun kalitesine etki ediyor” diyerek bu etkinliklerin denetim altına alınması gerektiğini söyledi.

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.