Dolar 32,4644
Euro 34,8405
Altın 2.446,22
BİST 9.911,43
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 22°C
Az Bulutlu
Bursa
22°C
Az Bulutlu
Cts 17°C
Paz 20°C
Pts 18°C
Sal 18°C

Modi’nin hataları Hindistan’ı vurdu

Modi’nin hataları Hindistan’ı vurdu
30 Nisan 2021 10:24
422
A+
A-

Hindistan hükümeti, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) pandeminin ortasında olduğumuzu duyurmasından on üç ay sonra, farların içinde, hareket edemeyen, donmuş gibi bakan bir hayvan gibi. Diğer ülkeler aşılama programlarında bir hayli yol almışken Yeni Delhi hükümeti arkasına yaslanıp Hint halkının yoğun bir şekilde ikinci veya üçüncü dalganın ortasında kalmasını izliyor. 21 Nisan’da ülke genelinde 24 saatlik bir süre içinde 315 bin vaka kaydedildi (Dün bu 379 bin 257 vaka ile yeni bir rekor daha kırıldı). Bu olağanüstü yüksek bir sayı. Virüsün ilk olarak 2019’un sonlarında tespit edildiği Çin’de, tespit edilen toplam vaka sayısının 100 binden az olduğunu unutmayın.

Hindistan’daki bu artış bazı soruları gündeme getirdi: Bu yeni bir varyant mı yoksa sosyal etkileşimleri yönetememe mi (bu yılki Kumbh Mela Festivali’nde 3 milyon hacı toplandı) veya yeterince insanı aşılayamamadaki başarısızlığın bir sonucu mu?

Bu işin özünde, Başbakan Narendra Modi liderliğindeki Hint hükümetinin bu salgını ciddiye almadaki başarısızlığı var. Dünyaya bakıldığında, DSÖ uyarılarını görmezden gelen hükümetlerin Covid-19’un en büyük tahribatına maruz kaldığını gösteriyor.

Ocak 2020’de DSÖ, hükümetlerden el yıkama, fiziksel mesafe, maske takma gibi temel hijyen kurallarında ısrarcı olmalarını istedi ve daha sonra Covid-19 için test, temas izleme ve sosyal izolasyon önerdi. İlk öneri seti muazzam kaynaklar gerektirmiyordu. Örneğin, Vietnam bu önerileri çok ciddiye aldı ve hastalığın yayılmasını hemen yavaşlattı.

CİDDİYETSİZLİĞİN FATURASI AĞIR OLDU

Hindistan’da yönetim hastalığın tehlikeli olduğuna dair kanıtlara rağmen yavaş hareket etti. 10 Mart 2020’de, DSÖ bir salgın ilan etmeden önce, Hindistan Hükümeti ülkede yaklaşık 50 Kovid-19 vakası bildirdi ve enfeksiyonlar 14 günde ikiye katlandı. Hindistan Başbakanı’nın ilk büyük eylemi, DSÖ tavsiyelerine uygun olmayan 14 saatlik Janata sokağa çıkma yasağıydı.

Dört saat önceden haber verilen bu acımasız tecrit kararı, yüz binlerce göçmen işçinin beş parasız bir şekilde evlerine gitmelerine ve birçoğunun virüsü kasabalarına ve köylerine taşımasına neden oldu. Modi, bu kilitlemeyi, onu böylesine aceleci ve gereksiz bir eyleme karşı uyarmış olabilecek kendi hükümet yetkililerine danışmadan gerçekleştirdi.

Modi tüm salgını hafife aldı. İnsanları virüsü korkutmak için mum yakmaya ve tencere vurmaya, ses çıkarmaya çağırdı. Kilitlenme genişlemeye devam etti, ancak sistematik hiçbir şey yoktu, hükümet web sitelerinin herhangi bir yerinde bulunabilecek ulusal bir politika yoktu.

Mayıs ve Haziran 2020’de, günlük ücretle çalışarak hayatta kalabilmek için işe gitmek zorunda kalan milyonlarca işçi sınıfı Hindistanlı için anlamsız olsa da, tecrit genişlemeye devam etti.

Pandemi ile geçen bir yıl içinde, Hindistan’da enfeksiyon tespit edilen 16 milyon insan var ve 185 bin kişinin öldüğü doğrulandı (21 Nisan itibariyle). Pandemi sırasında Hindistan›dan alınan ölüm verileri tamamen güvenilmez olduğundan, “tespit edildi” ve “onaylandı” gibi kelimeleri kullanmak gerekiyor. Sağlık hizmetlerini özel sektöre devretmenin ve kamu sağlığını yetersiz finanse etmenin sonuçları insanlık dışı oldu. Yıllardır Jan Swasthya Abhiyan gibi savunucular, kamu sağlığına daha fazla hükümet harcaması ve kâr odaklı sağlık hizmetlerine daha az güvenilmesi çağrısında bulundu. Bu çağrılar duymazdan gelindi.

Hindistan hükümeti sağlık için çok düşük meblağlar harcadı – 2018’de GSYİH’nın yüzde 1.3’ü. (yıllardır aynı kalan bir oran). Hindistan’ın kişi başına cari sağlık harcaması 2018’de 275,13 ABD Doları oldu ve Kiribati, Myanmar ve Sierra Leone ile hemen hemen aynı. Bu, Hindistan gibi endüstriyel kapasiteye ve zenginliğe sahip bir ülke için çok düşük bir rakam.

Geçen yılın sonlarında, Hindistan hükümeti her 1000 Hintli’ye 0,8 doktor ve 1,7 hemşire düştüğünü itiraf etti. Hindistan büyüklüğünde ve zenginliğinde hiçbir ülkede bu kadar küçük bir sağlık personeli yok.

Hindistan’da her 10 bin kişiye sadece 5,3 yatak düşerken, örneğin Çin aynı sayı için 43,1 yatağa sahiptir. Çin’deki 3.6 ile kıyaslandığında, Hindistan 100 bin kişi başına yalnızca 2.3 kritik bakım yatağına ve yalnızca 48 bin ventilatöre sahip (Çin’in yalnızca Wuhan eyaletinde 70 bin ventilatörü vardı).

Tıbbi altyapının bu zayıflığı, tamamen özelleştirmeden kaynaklanmaktadır; özel sektör hastaneleri, sistemlerini maksimum kapasite prensibine göre çalıştırırlar ve fazla yükü kaldıramazlar.

18 GÜNDE SALGINLA SAVAŞI KAZANACAKTI!

Optimizasyon teorisi, normal zamanlarda hastanelerin kapasite fazlası olacağı anlamına geleceği için, sistemin ani artışlarla başa çıkmasına izin vermez. Hiçbir özel işletme, gönüllü olarak fazla yatak veya fazla vantilatör geliştirmeyecektir. Bir pandemide kaçınılmaz olarak krize neden olan budur.
Düşük sağlık harcaması, tıbbi altyapıya düşük harcama ve sağlık çalışanları için düşük ücret anlamına gelir. Bu, modern bir toplumu yönetmenin kötü bir yoludur.

Kıtlıklar her toplumda normal bir sorundur. Ancak pandemi sırasında Hindistan’daki temel tıbbi malzeme kıtlığı skandal oldu. Hindistan, “dünyanın eczanesi” olarak biliniyor ve dünyanın üçüncü en büyük ilaç üreticisidir. Yeni Delhi, DSÖ’nün kızamık aşısı kullanımının yüzde 90’ı da dahil olmak üzere, küresel aşı üretiminin yüzde 60’ını oluşturuyor ve Hindistan, ABD pazarı için en büyük ilaç üreticisi haline geldi. Ancak bunların hiçbiri Covid-19 krizi sırasında yardımcı olmadı.

Covid-19 aşıları gerekli hızda mevcut değil. Hintliler için aşılar Kasım 2022’den önce tamamlanmayacak. Hükümetin yeni politikası, aşı üreticilerinin fiyatları artırmasına izin verecek, ancak ihtiyaçları karşılayacak kadar hızlı üretemeyecek. Hindistan’da kamunun elindeki aşı fabrikaları boş duruyor. Önümüzdeki kartlarda büyük ölçekli hızlı tedarik yok. Yeterli tıbbi oksijen de yok ve kapasite geliştirme vaatleri iktidardaki Bharatiya Janata Partisi (BJP) tarafından yerine getirilmedi. Hindistan Hükümeti, yerel rezervlerin tükendiği netleşen oksijenleri bile ihraç ediyor (Aynı zamanda değerli remdesivir enjeksiyonlarını da ihraç ediyor).

Modi, geçen yıl 25 Mart 2020 tarihinde Covid-19 karşı ‘Mahabharat’ı (Hindistan’ın destansı savaşı) 18 günde kazanacağını söylemişti. Şimdi, bu söyleminden 56 haftadan sonra, Hindistan daha çok binlerce kişinin öldüğü Kurukshetra’nın kanlı tarlalarına benziyor.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.