Dolar 32,5419
Euro 34,8971
Altın 2.433,80
BİST 9.771,81
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 22°C
Az Bulutlu
Bursa
22°C
Az Bulutlu
Cum 23°C
Cts 16°C
Paz 17°C
Pts 19°C

Irgatın Kötüsü Gün Batımında Gayretlenirmiş

2 Ekim 2021 10:07 | Son Güncellenme: 2 Ekim 2021 10:09
403
A+
A-

Güneyde, özellikle Adana’da çok kullanılan bir sözcüktü bu. Şimdilerde kullanılıyor mu bilmiyorum. Çocukluğumda gittiğim annemin köyünde dedem, ırgat seçerken ilginç bir yol izlerdi. Tabii, yaşım küçük olduğu için pek idrak edemezdim ama yıllar geçince neden öyle yaptığını anladım. Elciler, Urfa’dan (o günlerde sadece Urfa idi, sonradan Şanlı Urfa oldu) Maraş’tan ve biraz da Diyarbakır’dan getirdikleri ırgatları çiftliğe getirir ve çiftlikte yemek pişirilerek ırgatlara verilirdi. Dedem, çiftçi başı ve Elci ile birlikte ırgatları yemek yerken tek tek inceler ve seçtikleri adamları Elciye söyler, diğerleri de yemek bittikten sonra Elcinin kamyonuyla geri götürülürdü. Irgat seçimindeki en büyük kriter ırgatların yemek yiyişleriydi. Çabuk çabuk ve kocaman lokmaları ağzına atarak yiyen ırgat iyi ırgattı. Böyle hızlı yemek yiyebildiğine göre tarlada da çok hızlı çalışırdı. Yavaş yavaş yemek yiyen ırgat ise makbul değildi, zira sofrada bu kadar mızmız olan tarlada hiç işe yaramazdı ağaların mantığına göre. Bir açıklamada bulunmak istiyorum; Elci, ırgatları köylerinden ve kasabalarından toplayıp kamyonlara doldurup Adana’daki tarlarda çalıştırılmak üzere Pamuk ağalarına götüren ve bu işten komisyon alan kişiydi. Bir anlamda iş ve işçi bulma kurumu görevi yapıyordu.

Öyle bir düzen kurulmuştu ki, o zavallı insanlar karın tokluğuna Adana’nın kavurucu sıcağında ve hamamdan beter neminde çalışmak zorundaydı. Başka bir seçenekleri yoktu bu insanların. Ki, dedem çok aksi ve katı bir adam olmasına rağmen benim zaman içinde tanıma fırsatı bulduğum birçok ağadan daha merhametli ve iyi kalpliydi. Bunda aslen soyadı gibi Türkmen olmasının önemli bir rolü olduğunu düşünmüşümdür hep. Hiçbir zaman yıldızımız da barışmamıştı kendisiyle ama doğruları söylemesem de kendimi inkâr etmiş olurum. Aslında çok uzun bir hikâye ama çocukluğumun yazlarını zorunlu olarak geçirmek zorunda kaldığım köyde pek de mutlu olduğumu söyleyemem, hele de askerlik bitip de evlenene kadar dedemle konuşmuş da değilim. Babam annemi kaçırdığı için babamla, annemle ve hiçbir günahı ve suçu olmayan ben ve kardeşlerimle hiç konuşmamıştı. Yirmi iki yaşındaydım yanlış hatırlamıyorsam ilk kez DEDE dediğimde. Neyse bu başka bir hikâye ve bir gün çok detaylı anlatmak isterim ilginizi çekerse.

Yine köye ve ırgatlara dönersek, iki zamanda çok önemli işleri olurdu ırgatların. Birincisi, OT DÖVME” denilen olayda. Ot dövme, ekilen pamuğun büyümeye başladığında etrafında ayrık otları biterdi ve bu otlar verilen suyun bir bölümünü kendileri alır ve toprağın verimini azaltarak pamuğun gür ve sağlıklı büyümesini engellerdi. Bu nedenle bu yabani ayrık otlarının temizlenmesi ve toprağın ve suyun sadece pamuğun gelişmesine katkısının olması gerekirdi. İşte ırgatlar ellerinde kazmalarla tek tek her pamuğun dibindeki otları kökünden çıkartarak bir çuvala doldurur ve bir yandan da toprağın hava almasını sağlarlardı. O kavurucu Temmuz ve Ağustos güneşinin altında bir zulüm gibi gelirdi bana bu durum. Bazı ırgatların, özellikle yaşlı ve çelimsiz olanların düşüp bayıldıklarına tanık olmuştum çok kere.

Ne zaman ikindiden sonra gün akşama dönmeye başlar ve güneşin yakıcılığı biraz azalır ve denize 12 kilometre uzaklıkta olan köyüme denizden gelen esintiler hissedilmeye başlar, o zaman güçsüz ve zayıf ırgatlar da kendilerini toparlamaya başlar ve daha randımanlı çalışmaya başlarlardı. IRGATIN KÖTÜSÜ GÜN BATIMINDA GAYRETLENİR sözü de buradan gelmektedir. Genç ve güçlü ırgatlar için günün her saatinde çalışmak diğerlerine göre daha verimli olduğundan zayıf ve güçsüz ırgatlar ancak sıcağın etkisini azaltmaya başladığı gün batımı saatlerinde daha sıkı çalışmaya başlarlardı.

Pamuk toplama zamanı Eylül ayına denk geldiğinden ve artık yazın etkisi nispeten azalıp güz aylarının ve daha serin havaların gelmeye başlamasından dolayı daha farklı bir boyut kazanırdı ırgatlar için çalışmak. Ayrıca Ot dövme zamanında sadece çok az bir yevmiye ve üç öğün yemek verilirdi. Ama Pamuk toplamada yevmiye yerine toplanan pamuğun miktarına göre ücret verileceğinden ırgatlar mecburen daha hızlı çalışmak ve daha çok pamuk toplamak zorundaydılar. Bu nedenle ırgatlara ne elcilerin ne de çiftçi başıların herhangi bir söz söylemesine gerek yoktu. Hatta çocuklar ve kadınlar bile pamuk toplayarak ailelerine yardımcı olurlardı.

Nerelerden nerelere geldik sevgili dostlar. Artık ne Pamuk ağaları kaldı ne de pamuk tarlaları, ne de ot dövüp pamuk toplayan ırgatlar. Teknoloji geçmişteki bu tür ilkelliği ve zulmü bitirdi. Ha, yerine çok daha büyük zulümler gelmedi mi? Onu da ben söylemeyeyim artık. Yaşamın hiçbir evresinde ve dünya ile yarış halindeyken Irgatın kötüsü olmamak gerekiyor. Çünkü gelişen ve globalleşen bu dünyada bırakın kötü ırgat olmayı, Irgat bile olmamak gerekiyor. Muasır medeniyetler seviyesini yakalamaya çalışmak yerine muasır medeniyetleri de geçmek ve yakan değil ama ışık saçan aydınlık yıldızlar ve güneş olmak zorundayız. Yoksa gün batımını bile yakalayamayacak ırgatlar topluluğuna döneriz.

Bir gün de çeltik tarlalarını anlatmak umuduyla, Sağlıkla kalın.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
20 Eylül 2021 09:16
10 Aralık 2020 12:14
12 Nisan 2021 17:53
18 Temmuz 2021 09:11
15 Mart 2021 14:03
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.