Gecekondu
Saat gecenin On’u
Uyuyordu gecekondu
Bir göz oda sarmaş dolaş
Çoluk çocuk, yorgun homurtular
Bir sonraki yorgun güne
Dinç hazırlanmak için.
Eksik olmazı hani fırtına da
Yokmuş gibi esecek başka yer
Bu yüzdendi tıkıştırılması
Evlerdeki deliklerin bez parçalarıyla, gazete kağıtlarıyla.
Tek korkuları göçürüvermesiydi fırtınanın
Evlerini başlarına.
Korku, ekmek arası katığıydı yaşamlarının
Fırtına, yağmur, bekçi, polis.
En kötüsü de açlık.
Yırtıyordu geceyi bekçilerin düdük sesleri
Bir de Hürü karının gelini.
Beşinci doğumunda çığlık çığlığa
“Boşayacan bu avradı gene kız doğurursa”
Dedi oğlu ırgat Hıdır’a.
Bir erkek torunu olsun isterdi çok
Tosun gibi, kara yağız.
Niye Eşe nenenin, Hacı Dudu’nun erkek torunları olsun da
Hürü karının olmasın.
Murat koyacaktı adını, muradı olsun diye.
Mahallenin yarı doktoru
Komşu köşeden Hatçe ebe oğlan dedi
Bu sefer oğlan.
“Murat’ım” diye ünledi Hürü karı “ Murat’ım”
Dondu sevinci dudaklarında, kaldı öylece
“Çolak Murat’ım”
Bir kolu çolaktı Murat’ın.
“Kader” dedi komşular, “Allah’ın takdiri”
İnandılar da öylece.
Bir tek…
Bir tek Hıdır bilmişti ki
Değildi Tanrı’nın hikmeti
Yoksulluktu bu, gariplikti.
Neden kendi dölleri ya kör
Ya topal ya da çolak.
Ağanın tüm dölleri camız gibiydi.
Bilmişti ki…
Kaderleri de aynı olacaktı kendi gibi
Irgat, ırgat, ırgat….
Bildi de bunları Hıdır
Anlamadı neden böyle..
Bir onu bilemedi…
Geceyi son kez Hıdır yırttı avaz avaz
“Bana ettiğin bulasın
Saçın başın yolasın
Tanrım Tanrından bulasın
Ya hey Tanrım Ya hey”……
Çok güze olmuş. Ellerine sağlık.
teşekkürler.