Dolar 32,5865
Euro 35,0314
Altın 2.459,43
BİST 9.857,64
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 22°C
Az Bulutlu
Bursa
22°C
Az Bulutlu
Cts 17°C
Paz 18°C
Pts 18°C
Sal 18°C

Boğuluyorum

15 Ağustos 2021 11:39
360
A+
A-

Bazen yemek yerken nefes boruma yiyecek parçaları kaçar ve boğulacak gibi olurum. Uzun süre nefes alamadığım olur ve ötmeye başlarım çaresizce nefes boruma kaçan partikülleri çıkartabilmek için. Birkaç kez de hastanelik oldum bu yüzden. Su içerken bile olabiliyor bu durum. Kimi doktor küçük dilimin uzun olduğunu ve bunun neden olabileceğini söylüyor. Kimileri de çok hızlı yemek yeme alışkanlığımdan meydana geldiğini söylüyor. Ama kanımca aceleci bir yapım olduğundan bu sıkça başıma geliyor. Ölümle burun buruna geldiğimi hissediyorum. Zira bir süre sonra nefes alamadığım için halsizleşmeye başlıyorum ve yaşamımın sonuna geldiğimi hissediyorum. Çaresizlik içinde küçücük bir kafese sıkışmış bir kuş gibi çırpınmak ve her defasında “son bir gayret” deyip yaşama sarılmak için boğazımı zorlamak gerekiyor.  Sonunda son partikül de boğazımdan fırlayıp yaşama tekrar dönünce uzun bir süre halsiz, yorgun ve bitkin bir şekilde ölmediğimi görüp yanan boğazımı temizlemeye ve tedavi etmeye çalışıyorum. Allah kimseyi böyle bir imtihanla sınamasın, çok zor.

İki haftayı aşan orman yangınları ve akabinde Rize İkizdere’den sonra Kastamonu, Bartın ve Sinop’taki sel felaketlerini görünce yaşadığım bu çaresiz boğulmalar geldi. Selin acımasız sularında boğulan insanları ve hayvanları düşününce “Tanrım” dedim “çok kötü bir ölüm bu”. Ölümün her türlüsü ve her şekli şüphesiz ki çok kötü, ama boğularak veya yanarak ölmek anlatılır gibi değil. Çamurlu suların insanın ağzına, burnuna ve boğazına dolup nefessiz ve çaresiz kalması çok zor bir durum. Bunu sık sık nefessiz kalan biri olarak iliklerime kadar hissedebiliyorum. Hele o küçücük zavallı bebeler ve çocuklar insan kalbini paramparça ediyor.

Çocukluğumdan beri her felaketten sonra ülke yöneticilerinin çıkıp da “yıkılan binaların yerine daha iyilerini yapacağız, yaralarınızı saracağız. Yemyeşil yeni ormanlar dikeceğiz” vs. nutuklar atması daha da çok yaralar beni. Hatırladığım Varto, Lice, Ceyhan, Gölcük, Düzce ve İzmir depremleri, yakın tarihteki Erzincan depremi ve sonrasında toplanan paralar ve yapılmayan binalar. Yıkılması gerekip de oy uğruna yıkılmayan ve sağlamlaştırılmayan binalar. Afet toplanma ve yaşam sürdürebilme merkezlerine yapılan AVM,ler. Yanan ormanların yerlerine göstermelik birkaç ağaç dikimi ve akabinde tatil köyleri ve turistik tesisler. Dere yataklarına bina yapılması için şuursuzca verilen ruhsatlar ve en güzel yurt köşelerine kurulan Hes’ler. Altın aramak uğruna yok edilen tabiat. Daha say say bitmez bu aymazlıklar ve umursamazlıklar.

Lütfen bu yazdıklarımdan kimse siyasi bir pay çıkartmaya çalışmasın, bu aymazlık ve vurdumduymazlık ne yazık ki her devirde olmuştur. Ha, kimi tuz biber ekmiştir, o da ayrı bir konu. Ama bildiğim bir şey var ki, birçok bilim adamı da aynı şeyi söylüyor; “Tabiat er ya da geç intikamını alıyor.” Rant uğruna bozduğunuz tabiat “öyle olmaz, böyle olur bozmak” diyor ve intikamını alıyor. Ve bu konuda hiç de aceleci değil. Daha önce yaşadıklarını unutan, gaflet ve delalet içinde yaşayan insanoğluna o kadar acı bir şekilde hatırlatıyor ki yaptıkları kötülüğü, adeta tokatlıyor.

Oysa ki, “Tabiat ana” dediğimiz bu doğal dünyayı adam gibi kullanabilsek ve mahvetmesek hepimize yeter ve hepimizi butlu bir şekilde barındırır. Çünkü adı üstüne ANA diyoruz. Hangi ana çocuklarına kötülük eder ki. Hangi ana nankörlük yapmıştır çocuklarına. Tabiat ve toprak ana ne verirsek kendisine bize yüzlerce katını vermiştir daima. Aşık Veysel’in de dediği gibi “Karnın yardım kazma ile bel ilen, yine karşıladı beni deste gül ilen, benim sadık yarim kara topraktır.” Bir ektik, yüz verdi. Bir yaktık, yok ettik, sel oldu gürledi. İyilik ektik iyilik biçtik, kötülük ektik kötülük biçtik. Toprak ve tabiat ana ne istediysek onu verdi. Umarım gerek ülkemizde gerekse dünyanın diğer yerlerinde insanlar bu yaşananlardan gerekli dersleri çıkarırlar ve tabiatla tekrar barışıp kardeş kardeş yaşamaya başlarlar. Yoksa bu gidişle üzerinde yaşanacak bir Dünya kalmayacaktır.

Yeter artık, masum ÇOCUKLAR BOĞULMASIN.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
15 Mayıs 2021 08:52
27 Temmuz 2021 11:04
25 Ocak 2021 13:48
21 Nisan 2021 08:39
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.