Dolar 32,3696
Euro 34,9488
Altın 2.325,48
BİST 9.094,68
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 27°C
Az Bulutlu
Bursa
27°C
Az Bulutlu
Cts 28°C
Paz 28°C
Pts 30°C
Sal 19°C

Yaşlılık

23 Eylül 2021 08:31
295
A+
A-

“Kapıya konacak nesne değil yaşlılık” derler yaşı ilerlemiş büyüklerimiz, bir yokuşu ya da merdiveni çıkarken. Sık sık soluklanmak için durur ve o durmalarda iyice söylenmeye başlar. Çünkü ayakları ve bedeni çabuk yorulmaya başlamışlardır. İstediği bedensel hareketleri yapamamak “işe yaramıyorum artık” duygusuna sürükleyecek ve bilinç altında ölümü istemeye başlayacaktır. Şüphesiz ki bu henüz büyük çoğunluğumuzun idrak edemediği bir duygu olsa gerekir. Zira henüz her istediğimizi değilse bile birçok istediğimizi yapabilecek yaşta ve zindelikteyiz. Ve bu halimizin ne kadar önemli olduğunu fark edemiyoruz bile. Çünkü hala çok genç ve duyarsız olduğumuz gerçeği önümüzde tabak gibi duruyor durmasına da göremiyoruz.

İnsan doğumuyla birlikte büyümeye ve yaş almaya ve sonunda yaşlanmaya başlar, tüm canlılar gibi. Dünyanın en yalın gerçeğidir bu ve sonunda bu dünyaya nasıl ki gelirken sorulmadığı gibi sorulmadan da gidilir. Ömür dediğimiz bu yolculuk her birimiz için çok farklı geçmiştir ve hiç birimizin ömrü diğeriyle asla aynı olmamıştır. Ama yaşlandıkça birçok konuda benzeşmeye başlarız. Önce hareketlerimiz ve reflekslerimiz yavaşlar, yürümekte zorlanırız. Hatta adımlarımızı atarken ayaklarımızın sürünerek gittiğini öğreniriz. Bırakın koşmayı, adımlarımızı atarken ayaklarımızı kaldırmaya dahi gücümüz yetmeyebilir. Bunları değiştirmek elimizde değil belki ama geciktirmek ve daha az sorunlu yaşamak elimizdedir.  Gençlik yıllarımızda sağlıklı ve iyi beslenmek, spor yapmak ve sporu ömrümüzün her aşamasına gerektiği gibi yaymak çok önemlidir. İlla futbol oynayalım ya da yüz metre koşalım diye bir kural yoktur. Doktorlarımızın önerdiği şekilde beslenmek, üç beyazı azaltmak (tuz, şeker ve un), düzenli yürüyüşler yapmak ve mümkünse stresten uzak durmaya çalışmak.

Bütün bunları yaparsak ve yaşlılığımızı daha rahat geçirirsek bize faydasının olacağı muhakkaktır. Peki, çevremize her hangi bir faydası olacak mıdır? Bu soruma “kesinlikle evet” diyerek cevap vermek istiyorum. Bazı bilimsel çalışmalardan bir tanesi aklımda kalmış, onu anlatmak istiyorum. Geyikler ve bunlara benzer sürüler halinde yaşayan ve de yırtıcı olmayan ot obur hayvanlar herhangi bir avcının saldırısı karşısında kaçarlarken sürünün içindeki yaşlıları mümkün olduğu kadar korumaya çalışırlar. Çünkü bu yaşlı hayvanlar sürüyü günü geldiğinde nereye götüreceklerini yaşadıkları yıllar itibariyle belleklerinde biriktirdikleri anılar sayesinde çok iyi bilirler. Göç zamanı geldiğinde bu yaşlı ve bilge hayvanlar gözlerini uzaklara ve bazı noktalara dikerler ve sürü anlar ki o tarafa gidilmeli. Zira o tarafta su ve ot ve korunma olanakları daha fazla vardır. Yani hayvanlar aleminde dahi yaşlılara azami özen gösterilir.

İnsanlar için de durum bundan pek farklı değildir aslında. Yaşlı ve bilge insanlar yaşadıkları yıllardan mükemmel analizler yaparak daha sağlıklı sentezlere ulaşmayı bilirler. Hani dilimizde bir deyiş vardır ; “Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse” Muhteşem bir ifadedir gençliğin ve yaşlılığın nasıl harmanlanması gerektiğine dair. Gençlik daha atak ve cesur dönemlerimizdir. Hatta beynimiz gençken daha büyüktür ve daha iyi çalışır. Yaşlandıkça ve özellikle 60’lı yaşlardan itibaren beyin fiziksel olarak küçülmeye başlar. Ancak, yeterli bakım yapılabilmiş ve eğitim alınmışsa cisim olarak küçülmesi herhangi bir düşünsel sorun yaratmaz. Yaratmadığı gibi daha olumlu ve analitik düşünme yetisini kazandırır. Böylece gençken fütursuzca yapılan eylemlerden uzaklaşıp daha dingin ve sakin eylemler yapılmasına olanak sağlar. Yaşlılığın en önemli özelliği de işte budur sevgili dostlarım.

Eski Türk boylarında bu nedenle yaşlılara azami saygı ve sevgi gösterilir ve onların tecrübelerinden sonuna kadar yararlanılırdı. Bu gelişmiş tüm ülkelerde de bugün böyledir. Özellikle Japonlar bu konuda dünyaya örnek teşkil etmektedirler. Bu kadar önemli olan bir konuda ne yazık ki ülkemiz eski Türk boylarındaki gibi değildir bugün. Yaşlılık rakamı en fazla 80 olarak düşünülmektedir. Seksen yaşına gelmiş olan büyüklerimize “oooo, maşallah” demek yerine onları doksanlı yaşların da üzerine çıkartabilmek için çaba sarf etmeliyiz. Düşünürsek zaman o kadar çabuk geçiyor ki, göz açıp kapayıncaya kadar bizler de o yaşlara gelmiş olacağız. Buradaki amacım illa ki çok yaşamak değil, sağlıklı ve faydalı yaşamaya çalışmak ve bunun için çabalamaktır.

Ha, sorsanız hiç kimse yaşlılığı hemen kabul etmeyecektir. Ama kaçınılmaz olan bu gerçeği de izninizle küçük bir fıkra ile bitireyim. Seksen yaşına gelmiş ve geliniyle birlikte yaşamak zorunda kalan nineyi komşuların yine aynı yaşlardaki geliniyle yaşamak zorunda olan bir dede ile evlendirip, ömürlerinin sonunda gelin kahrından kurtarmak ister mahallenin ileri gelenleri. Ve bir akşam ninenin evine giderler, nineyi dedeye istemeye. Evin oğlu biraz kızgın ve biraz da şaşkın kibarca reddetmek ister ve “Olur mu öyle şey komşular, annemin ağzında diş bile kalmamış” deyince anne hemen atılır “Sen sus bakayım, amcalardan iyi mi bileceksin” der ve eliyle ağzını göstererek “Bak şurada bir tane dişim var”.

Sağlıklı yaşlar diliyorum.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.