Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 22°C
Az Bulutlu
Bursa
22°C
Az Bulutlu
Cts 18°C
Paz 19°C
Pts 17°C
Sal 18°C

Misi Akademi’de “Kadın Yazınına Poetik Yaklaşımlar”

Misi Akademi’de “Kadın Yazınına Poetik Yaklaşımlar”
2 Kasım 2020 12:30
301
A+
A-

Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği Misi Akademi atölyesine Nil Sakman konuk oldu. Sakman, “20. Yüzyılın İlk Yarısı Kadın Yazınına Poetik Yaklaşımlar” konulu bir söyleşi düzenledi.

Nilüfer Belediyesi Kütüphaneleri’nin düzenlediği “Misi Akademi: 20. Yüzyılın İlk Yarısı Kadın Yazınına Poetik Yaklaşımlar” atölyesine bu kez, yazar Nil Sakman konuk oldu. Yoğun ilgi gören etkinlik, çevrimiçi olarak gerçekleştirildi. Söyleşide, Katherine Mansfield, Virginia Woolf, Simone de Beauvoir, Anais Nin, Darris Lessing, Ingeborg Bachmann ve Clarice Lispector gibi kadın yazarların, poetik yaklaşımlarını katılımcılarla birlikte incelendi.

İki gün süren etkinlikte Nil Sakman, kamusal alan ile özel alan arasındaki ilişki ve ifade biçimlerini, 18. Yüzyıl öncesi ve sonrasında insan benliğini, 19. Yüzyıl kadın edebiyatındaki poetikaya yansımalarını ve 20. yüzyıl kadın edebiyatını da ele aldı. Katherine Mansfield ve Virginia Woolf gibi yazarları anlamak için sanayi kapitalizmi, bireysel kişilik, mahrumiyet ve kamusal oyun kavramlarına odaklanılması gerektiğine dikkat çekti. Bu kavramları örneklerle anlatan Sakman, kavramların kadın yazarlardaki karşılığını katılımcılarla paylaştı. Aydınlanma öncesi eski düzende insanın kamusal alanda bir aktör olduğunu belirten Sakman, insanın, kendi kişiliğiyle ön plana çıkmaya başladıktan sonra yabancı insanlar arasındaki iletişimin gerilediğini söyledi.

1840’lı yıllardan itibaren insanların birbirinin dış görünüşünü ciddiyetle ele almaya başladığını ifade eden Nil Sakman, “Karakterin dış görünüşten anlaşılabileceği inancı yaygınlaşırken paradoksal olarak görünüşler de giderek homojenleşiyor. Yani inanlar toplum içinde çok da göze batmayan görüntüler tercih etmek istiyorlar. Çünkü kıyafetleri yoluyla kişiliklerini ele vermek istemiyorlar. Bu nedenle giderek birbirlerinin kıyafetlerindeki ayrıntılara bakmaya başlıyorlar. İnsanlar kamusal alanda ne göze batmak istiyorlar ne de şüphe çekmek istiyorlar” dedi. Bu durumun yeni bir mahremiyet ideolojisinin kurulmasına neden olduğunu söyleyen Sakman, bu ideolojinin günümüzde de var olduğunu belirtti.

Kişi dışılığın olumsuz bir özelliğe dönüşmesinin, kamusal alanın çöküşünde önemli bir faktör olduğuna değinen Sakman, “Kamusal alanda bizim gibi düşünmeyen insanlarla özelleşmeden, duygusallaşmadan, benliği koruyarak gerçekleştirdiğimiz ifade yeteneğimizi, dünya genelinde kaybettik” diye konuştu.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.