Dolar 32,3577
Euro 34,9584
Altın 2.325,14
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 27°C
Az Bulutlu
Bursa
27°C
Az Bulutlu
Cts 28°C
Paz 28°C
Pts 30°C
Sal 19°C

Kıskançlık

28 Mayıs 2021 11:41
710
A+
A-

Kıskançlık, insanoğlunda doğuştan olmayıp sonradan meydana gelen bir ruh hali olarak anlatılır genellikle. Bir bakışta doğru gibi gelse de aklıma Kabil’in Habil’i neden öldürdüğü geliyor. Özgüven eksikliği ve yetersizlik duygularından dolayı ortaya çıkmaktadır diye tanımlandığı sıkça görülmektedir. Kıskançlık duygusu zamanla değersizlik, çaresizlik, öfke, mutsuzluk ve yalnızlık gibi duyguları da beraberinde getirmektedir. Psikolog olmadığım gibi bu konularda eğitimim de olmadığından ilk bakışta doğru gibi gelmekte kolan bu kavram, tekrar Habil ile Kabil’e götürüyor beni.

Gerek İslam, gerekse diğer dinlerde Adem ile Havva’nın ilk oğlu Kabil, ikinci oğulları ise Habil olarak anlatılır. Kabil çiftçi, Habil ise çobandır. Kabil zamanla kardeşini kıskanmaya ve ona karşı kin ve nefret beslemeye başlar ve sonunda kardeşini öldürür. Bu insanlık tarihinin ilk cinayetidir aynı zamanda. Bir kardeş diğerini neden öldürür ki? Kocaman ve bomboş dünyada neyi bölüşememişlerdir ki kardeşini öldürecek kadar kıskansın? Demek ki sadece sonradan olmayabiliyormuş kıskançlık. Doğuştan da insanın benliğinde bulunabilen bir duygu olabiliyormuş bana göre.

Gerek sonradan oluşan gerekse doğuştan olabilen bu duygu, İlk insanlardan bugüne yaklaşık 8 milyar insanda vardır. Neleri kıskanmayız ki? Kıskançlık bireysel olduğu kadar toplumsal ve hatta ulusal da olabilmektedir. Kardeşlerin kardeşleri kıskandığı bugün çok olağan kabul edilmektedir. Ancak, bu ruh hali ebeveynler tarafından tespit edilip olumlu yönlendirmelerle paylaşmaya ve sevgiye dönüşebilmektedir. Burada özellikle annenin önemi çok büyüktür. O yüzden her fırsatta söylerim, toplumlar önce anneleri ve dolayısıyla zamanla anne olacak olan kız çocuklarını iyi eğitmeli ve çağdaş seviyelere çıkartmalıdır. İyi eğitim almış annelerin çocukları kıskançlık gibi rahatsız edici, bazen da lanet hale gelebilecek bu duygulardan arındırılır veya terbiye edilerek dizginlenir.

Bir de karşı cinsler arasındaki kıskançlıklar vardır ki bu da üzerinde ciltler dolusu kitap yazılabilecek bir konudur. Erkek kadınını o kadar kıskanır ki, neredeyse sokağa bile çıkmasına tahammül edemez. Sanki kadın onun tapulu malıdır, onun üzerinde her türlü hak sahibidir. Giyiminden, davranışlarına, konuşmasına ve gülüşüne kadar her şeye müdahale hakkını kendisinde görür. Ki, bu kıskançlıktan öte bir ruhsal hastalıktır ve mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Özellikle feodal yapıların toplumlarında veya evrensel değerlere ulaşamamış, evrensel gelişimini sağlayamamış toplumlarda bu durum çok tehlikeli hale gelmiştir. Namus denilen kavram dahi kadına indirgenmiştir. Böyle toplumlarda yobazlık ve bağnazlık da had safhadadır.

Sadece erkek mi kıskançtır? Asla, kadınlar da erkekler kadar kıskanç olabilir ve daha da ileri gidip hem kendisine hem de erkeğine hayatı zindan edebilir. Ancak, en azından kıskançlık nedeniyle cinayet işleyen kadınların sayısı erkeklere oranla on binde birdir.

Erkeği ya da kadını hiç fark etmez, kıskançlık her iki tarafa da zarar verir ve her iki tarafın hayatını mutluluk yerine kâbusa çevirir. Bu nedenle insanlar içsel eğitimlerini ve kontrollerini geliştirebilmeli ve dünyanın her iki tarafa da ait olduğunu ve her iki cinsin de bu dünyada özgür ve mutlu bir şekilde yaşama hakkına sahip olduğunu kabul etmelidir. Ha, bu arada biraz kıskanılmak da her iki tarafın ruhunu okşayacak ve ilişkilerine renk katabilecektir, ölçüyü kaçırmadıkları sürece.

En tehlikelisi ise kıskançlığın uluslar ve devletler arasında olanıdır. Bu durum, insanlığın birbiriyle savaşması demektir ki hiçbir savaş hiçbir tarafa huzur getirmemiştir tarih boyunca. Savaşlardan galip çıkan taraflar bile büyük acılar çekmiş ve büyük kayıplar vermiştir. Sadece savaşa sebep olanlar ve bu savaşlardan çıkar sağlayanlar mutlu olurlar. Faka bu savaşlarda taraf olan ulusların yaşadıkları acılar yıllarca bitmez ve hep taze kalır. En az dört nesil geçmelidir ki bu savaşların acıları biraz olsun azalabilsin.

Özetle, insan benliğinde doğuştan ya da sonradan olan veya oluşabilen bu ruh hastalığını tedavi etmek gerekir. Bunun da tek yolu eğitimdir. Olumlu bilim ve aklın bileşkesinden doğan güçlü bir eğitim, daha sağlıklı ve evrensel nesiller yetiştirmeye yarayacaktır.

Bu arada kıskanmamak halini de ciddi ciddi irdelemek gerekir.

 

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
12 Mayıs 2021 07:59
9 Haziran 2021 09:37
24 Ağustos 2021 08:14
1 Nisan 2021 09:18
21 Eylül 2021 09:27
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.