Dolar 32,4671
Euro 34,6955
Altın 2.437,43
BİST 9.908,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 22°C
Az Bulutlu
Bursa
22°C
Az Bulutlu
Cts 18°C
Paz 20°C
Pts 19°C
Sal 19°C

Anadolu insanı hep öykülerinde

Anadolu insanı hep öykülerinde
9 Haziran 2021 10:41
574
A+
A-

Çağdaş edebiyatımızın dikkat çeken isimlerinden biri olan Şermin Yaşar, çocuk kitaplarıyla tanınsa da yetişkinler için öykü kitapları da bulunan çok yönlü bir yazar. Yaşar’ın Başlarım Şimdi Anneliğe, Oyuncu Anne, Çok Hayal Kuran Çocuk, Oyun Takvimi, Kötü Alışkanlıklara İyi Öneriler, Dedemin Bakkalı, Dedemin Bakkalı Çırak, Tilki Masalları ve Tarihi Hoşça Kal Lokantası ve Gelirken Ekmek Al gibi kitapları bulunuyor.

Şermin Yaşar, Darüşşafaka Cemiyeti ile İş Bankası Kültür Yayınları işbirliğiyle düzenlenen Sait Faik Hikâye Armağanı’nın 67’ncisini Deli Tarla adlı öykü kitabıyla aldı. Yaşar’la ödül sonrası neler hissettiğini ve edebiyatı üzerine konuştuk.

Şermin Yaşar’a öncelikle Sait Faik Hikâye Armağanı’nı almasının ona neler hissettirdiğini sorduk. Yazar Sait Faik’in okuru olmanın önemine dikkat çekerek hislerini şöyle açıkladı: “Hep derim ki; Sait Faik okuru olmak iki yanından öykü ağaçları uzanan, sonu denize çıkan bir yolda aheste yürümek demek. Şimdi bu yolun kıyısında durup birkaç nefes soluklanabilmiş olmak büyük bir mutluluk. Ancak yazar olmak ya da sorduğunuz sorudan hareketle ödül almış olmak, bunlar okur olmakla kıyaslanamayacak şeyler. Okur olmak, onun hikâyeleri arasında dudağınızda bir ıslıkla yürümek bambaşka bir his.”

TANIDIK YERLERİMİZİ BULMAYI SEVİYORUM

Şermin Yaşar’ın Deli Tarla kitabındaki öykülerde aile ilişkileri göze çarpıyor. Öykülerinde aile üzerinde durmasının nedenlerini sorduğumuzda Yaşar, “Aile hepimizin ortak noktası. Hepimiz bir ailenin ortasına doğuyoruz. Hepimizin ilk ağrıları, ilk sevinçleri, ilk özlemleri, ilk eksiklikleri orada” diyerek ailenin öneminden bahsetti. Yaşar bu sözlerine ek olarak, “Aile herkesin görünmez iplerle bağlı olduğu, hiza aldığı bir yer. Uzaklaşabilirsiniz, çok uzaklaşabilirsiniz, görünmez olacak kadar uzaklaşabilirsiniz, hiç uzaklaşmayıp düğüm olabilirsiniz, sarılıp, birbirinize dolanabilirsiniz, kesebilirsiniz hatta. Ama o ipi asla tamamen yok edemezsiniz. İnsan sayısı kadar farklı aile var, hepsi çok farklı ve bir yerlerde çok tanıdık. Galiba farklı insan hikâyeleri üzerindeki tanıdık yerlerimizi bulmayı seviyorum” diyerek öykülerinde neden aile üzerinde durduğunu açıkladı.

Yaşar’ın öykülerindeki samimi ve içten dil öykülerini okuyan herkesin ilk fark ettiği niteliklerden biri. Yaşar’a bu yalın dili neye borçluyuz diye sorduk: “Karmaşık konuşmayı da sevmiyorum. Benim için çocuk, genç, yaşlı, tahsilli, tahsilsiz, bana benzeyen, benzemeyen, tanıdığım, tanımadığım yoktur. Hepsi benim insanım, benim arkadaşım. Herkesle buluşabilmenin en kolay yolu sadelik bence. Daha kolay anlatmak ve anlaşılmak varken ve bunu yapabiliyorken neden zorunu tercih edeyim? Ben çocuklarla çok vakit geçiririm. Yetişkinlerle sohbet ederken anlatacağımız bir konuyu çocuğa da anlayabileceği şekilde aktarabilmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Türkçe buna imkân tanıyacak zenginlikte. Sanıyorum bu öykülere de yansıyor.”

anadolu-insani-hep-oykulerinde-885624-1.

İÇİMDE BİR YERDE HEP KONUŞUYORLAR

Mizah, Şermin Yaşar’ın kimi öykülerinde kendini güçlü bir şekilde hissettiriyor. Yaşar, mizahın edebiyatındaki etkilerini şu şekilde özetledi: “Ben mizahın güçlü olduğu bir ortamda büyüdüm. Espri olsun diye değil, insanları güldürmek için değil, dikkat çekmek için değil; içten geldiği için söylenmiş sözlerle, Anadolu insanının o muzip ve bıyık altından gülen, kinayeyi seven, incitmeden güldüren, kahkaha attırmayan ama çok içten gülümseten incecik sözleriyle, laf sokmalarıyla, istihzalarıyla, teşbihleriyle büyüdüm. İçimde bir yerlerde hep o insanlar konuşuyor. Kalbimde, zihnimde sakladığım o güzel insanlar benden çıkıp bir öykü kahramanının içine yerleşiveriyor.”

Şermin Yaşar aynı zamanda edebiyat disiplini üzerine akademik eğitim almış bir yazar. Edebiyat teorisini ve tekniğini bilmesinin kendisine nasıl bir estetik dünya açtığını sorduğumuzda yazar, edebiyat öğrenciliğinin devam ettiğini söyledi. Yaşar, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Edebiyat çok yüce bir dağ. Edebiyat eğitimi almış olmak sizi o dağın tepesine çıkartmıyor. Tırmanmaya çalışıyorum diyemem. Eteğine vardım diyemem. Dağı gördüm bile diyemem. Söyleyebileceğim belki şu: Dağı görür gibi oldum… Halk edebiyatı, Divan edebiyatı, tasavvuf edebiyatı, canım Türkçe, etimoloji, yeni edebiyat… Her okumamız bir tohum bırakıyor. O tohumun ne zaman çatlayacağını ve ne zaman, hangi cümlede açacağını bilmiyoruz. Edebiyat öğrencisi olmak -hiç mezun olmuyorsunuz, dolayısıyla iyi bir okursanız fakültede olmanıza gerek de yok- avucunuzdaki tohum sayısını artırıyor olabilir.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.