Dolar 32,3625
Euro 34,6893
Altın 2.395,81
BİST 10.163,70
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 21°C
Hafif Yağmurlu
Bursa
21°C
Hafif Yağmurlu
Cum 16°C
Cts 17°C
Paz 20°C
Pts 23°C

Ağayla Sidik Yarıştırılmaz

11 Temmuz 2021 10:23
484
A+
A-

Atasözlerinin tamamını sevdiğimi söyleyemeyeceğim ama genellikle cuk otururlar yeri geldiğinde. “Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz ovada yolunu şaşırır” da anlatmaya çalışacağım konuyla yakından alâkalı bir atasözüdür. Her ne kadar son yıllarda eski önemini ve gücünü kaybetmiş gibi görünse de ağalık bu ülkenin kanayan yaralarından biridir. Özellikle güney ve güneydoğu Anadolu’da oldukça katı kuralları ile işleyen bir sorundur ağalık. Neredeyse insanların köle gibi kullanıldığı zamanlardan geçmiştir ağalık ve marabalık ilişkisi. Bu konuda birçok film de çekilmiştir içinde kan ve gözyaşı dolu, çaresiz insanların ezilmişliğini anlatan. Gerçi Şener Şen gibi gerçek ustaların çektiği hiciv dolu komedi türü filmler de vardır ama ağalık ve marabalık ve dolayısıyla biat kültürünü ortadan kaldıramamıştır bunlar.

Bu konuda ülkemin insanları bilgi sahibi olduğundan işin sosyal ve siyasal boyutunu incelemeyeceğim. Daha çok yazımın başlığına uygun yaşanmışlıklardan bahsedeceğim. Eksperlik mesleğime başlamadan önceki sigortacılık dönemimde yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum önce. Şirketimin bu günün rakamlarıyla yılda yaklaşık bir milyon lira prim yazdığı bir firmanın sahibi ve yönetim kurulu başkanıyla bir toplantı halindeydim. Yeni açacakları işyerinin sigortası üzerinde görüşmeler yapıyorduk. Görüşmenin tam ortasında kardeşi girdi içeri ve yaşadıkları bir sorunu anlattı ağabeyine.  Ağabeyi de dinledikten sonra bana dönüp “İşte bir işi dahi halledemiyorlar, her şey bana geliyor” diye mağrur bir şekilde kardeşlerini şikâyet etti. Ben de biraz da gençliğimin verdiği ataklık ve tecrübesizlikle adamın samimiyetinden de cesaret alıp kulak misafiri olduğum konu hakkında fikrimi söyledim.

Hafifçe gülümsedi ve “Bak genç, sana bir hikaye anlatayım” dedi. Ağayla maraba köyden şehre gidiyorlarmış ve bir at varmış. Ağa atın üstünde giderken bir müddet sonra marabaya dönüp “bana bak, sen yoruldun, istersen ben ineyim biraz da ata sen bin” demiş. Maraba da “estağfurullah ağam, öyle şey olur mu? Bu küheylan ikimizi de taşır, birlikte binelim” demiş ve ata maraba da binmiş. Böylece gitmeye başlamışlar, ama böyle basit bir çözüm ağanın aklına gelmeyip de marabanın aklına geldi diye bozulan ağa “in ula, aşağı, senin kafan ağadan daha çok çalışıyor olsaydı sen ağa olurdun ben de maraba” diyerek marabayı aşağıya indirmiş ve böylece yollarına devam etmişler.

Gerçi az sonra kırıldığımı fark edip gönlümü almaya çalıştıysa da o günden beri herhangi bir konuda fikrim sorulmadan asla ve kat’a konuşmadım.

Adana’dayken çok zengin bir armatör ağabeyimizden dinlediğim bir öyküyü de anlatacağım izninizle. İsmini vermek istemediğim bu dostum çok yıllar önce sonsuzluğa gitti. Yanlarında çalışan bir maraba o kadar büyük bir suç işlemiş ki çocuklar hemen babalarına gidip durumu anlatmışlar ve bu marabanın derhal işten atılmasını istemişler. Babaları da “ulan büyüdünüz de adam mı oldunuz? “Öyle hemen işten çıkartılır mı insanlar” diye bir güzel paylamış çocuklarını. Bırakın işten çıkartmayı tam tersi çağırmış marabayı “seni terfi ettirdim, çavuş oldun” demiş ve ücretini de iki katına çıkartmış. Çocuklar şaşkın ve bir daha bu konu hiç açılmamış. Babalarına da sormak ne mümkün? Bizim maraba hemen bir çizme yaptırmış kendisine ve bir de çavuş pantolonu ve beline de bir çekiç bağlayıp başlamış eli arkasında kasım kasım gezinmeye. Aradan altı ay geçmiş ve babaları çağırmış altı aylık çavuş olan marabayı.  “Seni kovuyorum, bir daha da bizim köyün civarına gelirsen ayaklarını kırdırırım, defol git” demiş. Ne olduğunu dahi anlayamayan maraba arkasına baka baka gitmiş ayağında altı aylık çizmesi ve bacağında ağa pantolonu ile.

Dönmüş ertesi gün çocuklarına anlatmış babaları; “Oğullarım o marabanın yaptığı gerçekten affedilecek bir şey değildi ve çok ciddi bir cezayı hak etmişti. Ama size uysam hemen işten çıkartsam, bizim kapımızdan gidecek bir başka köyde başka bir ağanın kapısında gene marabalık yapacaktı. Ama altı aylık çavuşluk onun başını döndürdü. Çavuşluğun Ç’sinden anlamaz ve kimse de ona çavuşluk vermez. Bu saatten sonra marabalığı da kendisine yakıştırmaz ve marabalık yapmaz. Şimdi Araf’ta kaldı, sudan çıkmış sıpaya döndü. Ona verilecek en büyük ceza buydu” demiş.

Bu iki örnek de yaşanmış olaylardır sevgili dostlarım. Ki, buna benzer birçok olayı sizler de biliyor veya duymuşsunuzdur. Bu yüzden buraları bilmem ama güneyde böyle derler; AĞAYLA SİDİK YARIŞTIRILMAZ.

İnsanın insana kulluk etmediği, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşayabildiği bir ülke özlemi ve dileğiyle.

 

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
7 Haziran 2021 12:58
22 Eylül 2021 16:42
30 Nisan 2021 09:09
6 Temmuz 2021 07:53
2 Ağustos 2021 20:31
22 Ocak 2021 14:03
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.