Dolar 39,9089
Euro 46,8664
Altın 4.222,67
BİST 9.404,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 26°C
Hafif Yağmurlu
Bursa
26°C
Hafif Yağmurlu
Pts 31°C
Sal 32°C
Çar 29°C
Per 30°C

Bir takım insan manzaraları

1 Haziran 2025 09:24
24
A+
A-

Bugün yeni, farklı bir gün olduğunu hissederek evden çıktı.

Hava kararmak üzereydi, bu şehirde insanın içini karartan berbat bir hava var, yağmur, yağmur ve hep yağmur, sinirli, asık suratlı insanlar, sağlığa zararlı bir sonbahar.

Paltosunun yakasını kaldırıp kafasını görünmeyecek şekilde içine gömdü.

Gözlerini kapatıp bıçak gibi insanı kesen havayı içine çekip, kafasını sağa sola sallayarak soğuğa aşılmaya çalışıyordu.

Her gün ki halinden eser yoktu, bunun verdiği iç ferahlık ile insanları sevmek arzusunu duyuyordu içten içe.

Hayatta olmak güzel şey, dün ağlayarak işlediği günahları bugün affetsin diye uzun uzun dua etti Allah’a.

“ İnsanları sevmek arzusu “ dedi sesli düşünerek, kendisi de bu iç coşkunluğuna anlam veremese de bu haline sevindi, çünkü uzun bir zamandır ayak ucuna düşüp kırılan neşesini toparlamak onu yoruyordu.

İnsanlardan kaçmanın mümkün olmayacağını kendine itiraf edemezse de bunu biliyordu sanki, insanlar onu bir mıknatıs gibi kendisine çekiyordu,

Tüm insanları iki kolunun arasına alıp sarılmak ve sevmek istiyordu.

Sol kolundan tutup çeker gibi “ Ağabey buralardan bana benzer bir takım adamlar geçti mi “

Paltosundan kafasını uzatıp “ bana benzer adamlar ağabey beni duyuyor musun?”

Bütün adamlar birbirine benzer aşağı yukarı bu adam ne demek istiyor diye yüzüne baktı.

“ Ağabey gördün mü görmedin mi acelem var “

Bu soğukta böyle baldırı çıplak şeklinde adamlar.

“ Yok kardeş görmedim “ dedi Raif, adamı baştan aşağıya süzerek.

“ Birtakım insanlar ve İnsanları sevmek arzusu “ dedi kendi kendine, yoluna devam ederek.

İnsanları sevmek arzusu dedi tekrardan, kırık cam parçaları gibi neşesini toparlarmışçasına kahvehaneye doğru yürümeye başladı. İki yere kaçmakla kurtulacağını düşünüyordu ya insanlardan kaçıp kendi içine saklanmayı ya da

Kahvehaneye gidip çocukluk arkadaşları ile oturup geç saatlere kadar ettiği sohbetlere.

Her gün aynı köşe aynı saatte ve aynı kişiler vardı.

“ Selamun aleyküm” dedi Raif

“ Oooo Aleyküm Selam kardeş geç kaldın” dedi Rafet.

Raif’in geç kalmasının nedeni yolda karşılaştığı adamın tuhaf halleri ve bugün ki içinde ki yaşama sevinciydi ama bunları söylemeden her günkü yerine oturdu.

Ocakta duran Tayfur, Raif’in kapıdan girişinden bir hal olduğunu anlamıştı.

“ Aynısından mı dedi Tayfur, evet ağabey aynısından” dedi Raif.

Hep aynı sorular ve hep aynı cevaplardı bunlar aslında.

İnsan bazen emin olmak istiyor, onun içindir cevabını bildiği soruları sormaktan çekinmez.

Oraletin yanına üç şeker ve limonu ile bıraktı masaya Tayfur.

Camiden gelen Nazım da selam verip oturdu.

“ Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”

Dedi, Nazım.

“ Hayda!, Başladı yine vaaz vermeye dedi Rafet”

“ Hırsızlık mı , Zina mı yoksa adam mı öldürüyoruz “ dedi Murat, sesi kırık bir camdan süzülen yorgun bir ışık gibi kararsızdı.

Nazım bugün dinlendiği sohbette “insanın anlam arayışı” ile ilgili duyup öğrendiklerini arkadaşlarına anlatmak istiyordu, Nazım bunu hep yapardı aslında.

Murat ve Rafet’in bu tepkilerini bilmelerine rağmen Nazım anlatmaya başlayınca can kulağı ile dinlerlerdi.

Nazım “ İnsanların,

İyi, güzel hayat dedikleri aslında konfor alanını terk etmek istememeleridir.

Modern zamanın bireyi konfora sahip olmasını iyi ve güzel bir hayat olarak tanımlıyor.

“konfor ruhun bataklığıdır” der Ali Şeriati

Konfor bir uyuşturucu gibi uyutur bizi.

Hayat ıstırap ve gözyaşıdır ve bu insanı sürekli yolda olmasını sağlar.

Yol öğreticidir ki biz bir yerden başlayıp sonumuzun belli olduğu bir yaşam sürmüyor muyuz?

İnsan hayatından anlam buldukça güzel yaşar.

Her şeyin bir sonunun olduğu bilinci ile yapılan şey değerlidir, güzeldir.

Kendi karanlığımız ile yüzleştikçe kendimize doğru yol alabiliriz ve en doğru, güzel yolda budur “ dedi Nazım arkasına yaslanarak soğuyan çayında bir yudum aldı sonra hepsini bir yudumdan içti.

Murat, Raif ve Rafet derin düşüncelere dalmış bir heykel gibi sessizdi.

Rafet, İnsan kaderinden kaçması mümkün değildir” dedi söylediğini kendisi duymasından korkar gibi cılız bir ses tonu ile.

Tayfur, Masada boş bardakları alınca fark etmediler bile.

“ işten bir haber var mı? Dedi, Nazım

Raif’in üstünde, suç üstü yakalanmış birinin tedirginliği vardı.

“ Raif sana diyorum, duymuyor musun beni?

“ Her hangi bir geri dönüş yok” dedi yorgun bir şekilde.

“ Yazma işleri nasıl gidiyor” dedi Murat

Nazım cevap verecekti ki

“Boş ver sofi, yazma, okuma işlerini boş bunlar boş anlamıyor musun, Kitap yazacakmış Kitapta nedir? İnsanları konu edinen bir alay zırva, romanlarda zırvadır, güçsüzlerin okuması için yazılan palavralardır… Dedi Tayfur oradan.

Kalkmam lazım, annem bugün pek keyfi yoktu diyerek kalktı Raif.

Evden çıkarken ki düşündükleri ile şimdi ki ruh halini anlamaya çalıştı.

Yazma, okuma diyor, sen ne anlarsın lan puşt, büyüğümüzsün diye bir şey demiyoruz ama sanki hayatında kitap okumuşta konuşuyor.

Keyfimizden mi yazıyoruz sanki, biri ancak acı çektiği için, ağrıları olduğu için yazar. Karşısında Tayfur varmış gibi söyleniyordu. Tayfur’u ilk okuldan beri tanıyordu. Asabi, patavatsız biriydi ama yine de severlerdi onu.

Murat ve Rıfat’tan başka diğer çocukluk arkadaşları zamanla aramayı ve sormayı kesmişti kimisi evlendi kimisi başka yerlere taşındı.

Hayat hepimiz için akıp giden bir nehir gibi ve onu geri alma ve tekrardan yaşama şansımız yok.

En büyük imtihanda arkadaşlık ve dostluk üzerinden geçiyor. Raif, maddi manevi bir şeyleri paylaştığı herkesle candan bağ kurmuş ve bu bağın kopmaması için elinden geleni yapmış, dikkat etmeye çalışmıştı.

İnsan, bazen ne yaparsa yapsın ne kadar samimiyet ve yakınlık gösterirse göstersin arkadaşlarınızın size karşı kalbi soğuk bir şekilde atıyorsa orda samimiyet, sıcaklık aramak beyhudedir artık.

İnsan ister ki, arkadaşlıklar, dostluklar edebi olsun, birbirine karşı hiç değişmesin, insanlar hep aynı kalsın, gelen ve giden ne olursa olsun hep aynı kalsın ama sizin istediğinizi hayat istemiyor.

Gerçekler can acıtır.

Her şeyin gelip geçici olduğunu idrak eden biri için bu acı gerçeklerin de geçici olduğunu bilir.

İnsanca kalabilmek, menfaatsiz sevmek, değer vermek, iyilik ve güzellik peşinde olmak, olgun kişilerin yapabileceği bir erdemdir ve her şeye rağmen kalbide böyle kalmak ise en büyük imtihandır.

Raif yine kendi kendine düşünerek eve geldi kapıyı ilk çalışında annesi kapıyı açtı.

Annesi sofrayı kurmuş onu bekliyordu, ayak üstü bir şeyler yedi odasına geçti.

Kapıyı kapattı ve masasına oturup yarım kaldığı kitabına devam etti.

Raif, hayatın sırrı bir problemde gizli olmadığını biliyordu her şeyi yaşayarak öğrenmekte geçtiğinin farkındaydı.

Yazmaya devam etti…

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.