Oya öldü hepimiz biraz eksildik
Bir sabah yine bir haber düştü ekranlara.
18 yaşında, hamile bir genç kadın…
Adı Oya.
Önce tecavüze uğradı.
Sonra eski nişanlısı tarafından göğsünden vurularak öldürüldü.
Ve biz, yine ekran başında, yine telefon ekranlarımızı kaydırırken izledik bu acı haberi.
Katili ne dedi biliyor musunuz?
“Pişman değilim. İyi yaptım.”
İşte o cümleyi duyduğum an, içimde bir şey daha koptu.
Bir kadın daha toprağa girdi, ama mezar taşına sadece kendi ismi yazıldı.
Oysa onunla birlikte biz de biraz daha öldük.
Biraz daha korktuk.
Biraz daha eksildik.
Bu ülkede kadın olmak zor.
Daha doğruyu söyleyeyim…
Bu ülkede kadın doğduysan, mücadeleye sıfırdan bile başlamıyorsun. Eksiden başlıyorsun.
Sokakta yürürken, minibüste otururken, okulda, işte, evde…
Kendi bedenin üzerinde bile söz hakkın yokken, hayata tutunmak en büyük direniş oluyor.
Her öldürülen kadının ardından “bir anlık cinnet” yalanları, “kim bilir ne yaptı” fısıltıları dolaşıyor.
Tecavüze uğrayan kadın suçlanıyor.
Öldürülen kadın konuşuluyor.
Katiller pişkin pişkin röportaj veriyor.
Ve biz her seferinde biraz daha alışıyoruz bu korkunç düzene.
Ama normal değil bu.
Alışmak da insanlık değil.
Oya’nın adı belki birkaç gün haber olacak.
Sonra bir başka isim, bir başka fotoğraf, bir başka trajedi…
Ve biz yeniden üç gün üzülüp dördüncü gün unutan toplum olacağız.
O yüzden bu yazıyı okuyan her kadına ve her vicdanlı insana sesleniyorum:
Bir kadın öldüğünde sadece onun canı gitmiyor. Bir toplum ölüyor.
Bir umut eksiliyor.
Bir çocuk annesiz, bir hayat yarım kalıyor.
Oya öldü. Ve biz… Hepimiz biraz daha eksildik.
Ses çıkar.
Çünkü sen sustukça, sıra bir gün sana gelecek.