Nereden çıktı bu prenses erkekler?
Araştırmalara göre rol modelle büyüyen çocukların okulda daha başarılı oldukları, arkadaşlık ilişkilerinde daha sağlam bağlar kurdukları ve kötü alışkanlıklara yönelme ihtimallerinin çok daha düşük olduğu biliniyor. Çünkü çocuk görerek öğrenir, benimser. Nasıl güven vereceğini, nasıl sorumluluk alacağını, hayata karşı nasıl duracağını en çok örnek aldığı büyüklerinden öğrenir.
Amerika’da yıllardır uygulanan Big Brothers Big Sisters programı buna bir örnek. Bu sistemde çocuklar gönüllü mentorlarla eşleştiriliyor. O mentor kimi zaman bir abi, kimi zaman bir öğretmen gibi hayatına dokunuyor. Çocuğa yalnız olmadığını hissettiriyor, yanlış yollara sapmaması için destek oluyor, sorumluluk bilinci kazandırıyor. Ve sonuçlar çok net: Bu tür mentorluk ilişkileri çocukların özgüvenini artırıyor, onları suçtan ve bağımlılıktan uzak tutuyor.
Aslında bizim kültürümüzde de benzer bir yapı vardı: mahalle kültürü. Çocuk sadece annesinden babasından değil, komşu abisinden, mahallenin büyüğünden de öğrenirdi. Yanlış yaptığında biri uyarır, doğru yaptığında destek olurdu. Yani çocuk, toplumsal bir süzgeçten geçerek büyürdü. Ama bugün o kültür büyük ölçüde kayboldu. Çocuklar daha çok evin içinde, ekran karşısında büyüyor. Karşılarına çıkan örnekler ise çoğunlukla sosyal medya figürleri.
Nereden Çıktı Bu Prenses Erkekler?
İşte tam da bu yüzden bugün “prenses erkekler” dediğimiz bir nesil konuşulur oldu. Yani sorumluluk almayan, güven vermeyen, mücadele etmek yerine konforu seçen bir erkek profili… Bunun en büyük sebebi de sağlam rol modellerden uzak büyümek. Baba figürü yeterli olmadığında ya da erkek çocuk yalnızca annesinin gölgesinde yetiştiğinde; o çocuğun erkekliğe dair davranışları öğrenmesi zorlaşıyor.
Spor alanında bile bu değişimi görebiliyoruz. Eskiden çocuklar takım oyunlarında hem eğlenir hem de işbirliği, birlikte kazanma ve kaybetme gibi önemli sosyal beceriler kazanırdı. Şimdi ise gençler çoğunlukla kapalı spor salonlarında ayna karşısında bireysel olarak vücut geliştirmeyle uğraşıyor. Elbette sporun her hali kıymetli ama grup sporlarının verdiği o dayanışma, paylaşma ve sorumluluk duygusunu bireysel çalışmaların vermesi pek mümkün değil.
Erkeklerin giderek eril özelliklerini kaybetmesi, psikolojik açıdan tek bir nedene bağlanamaz; fakat birkaç önemli faktörü toparlayıp sıralayacak olursak:
Rol model eksikliği:
Bir erkek çocuk, nasıl güçlü durulacağını, nasıl koruyucu olunacağını ya da nasıl güven verileceğini, kendi cinsinden rol modellerden öğrenir. Eğer baba figürü pasifse, evde otorite eksikse ya da erkek çocuk yalnızca annesinin yanında yetişiyorsa; bu durumda çocuk kadınsı davranış kalıplarını daha fazla içselleştirir.
Aşırı anne bağımlılığı:
Bazı anneler oğlunu fazla koruma, fazla sahiplenme eğilimindedir. Çocuk, annesiyle kurduğu bu bağımlı ilişkiyi erkeklik kimliğinin önüne koyar. Bu da ergenlikten itibaren bağımsızlık, sorumluluk alma ve güçlü bir kimlik geliştirme sürecini zayıflatır.
Toplumsal değişim ve konfor kültürü:
Son yıllarda haz ve konfor odaklı yaşam hem kadın hem erkeklerde arttı. Erkeklerin sorumluluk alma, risk göze alma ve mücadele etme gibi geleneksel eril özellikleri zayıflarken; daha kırılgan, daha rahatına düşkün bir erkek profili ortaya çıktı.
Dijitalleşme ve sosyal çevre eksikliği:
Çocukların sokakta, erkek arkadaş gruplarında, sosyal ortamlarda büyüme fırsatı azaldı. Yerine ekran başında, sanal dünyada geçirilen zaman arttı. Bu da erkeklerin kendi aralarındaki o erkek dayanışmasını ve rol model aktarımını zayıflattı
Kısacası, prenses erkeklerin artışında en büyük etkenlerden çocukların gerçek rol modellerden uzak büyümesi. Hem aileler hem toplum olarak çocukların yanında olmalı, onların doğru figürlerden öğrenmesini sağlamalıyız. Çünkü çocuğun karşısına çıkan iyi bir örnek tüm hayatının gidişatını değiştirebilir.