Kuşak çatışmasını çözmenin yolları
Ailelerden çocuklarla ilgili cok sık duyduğumuz cümle:
“Bizim çocuk neden bizi dinlemiyor?”
Ama soruyu tersinden sorduğumuzda gençlerden de şu yakınmayı duyuyoruz:
“Büyükler neden beni anlamıyor?”
Kuşak çatışması, insanlık tarihinin en eski tartışmalarından biri.
Ancak günümüzde, teknolojinin hızı ve toplumsal rollerin değişmesi bu çatışmayı çok daha görünür hâle getiriyor.
Gençlerin “özgürlük” dediğine, büyükler “saygısızlık” diyebiliyor.
Büyüklerin “terbiye” olarak gördüğü davranış biçimleri, gençler için “baskı” anlamına gelebiliyor.
Oysa sanılanın aksine, gençler büyüklerinden uzaklaşmak istemiyor.
Ancak birçok genç, büyüklerini sadece kızan, eleştiren, öğüt veren kişiler olarak görüyor.
Büyükler ise gençlerin tarzına, ses tonuna ve hatta kullandıkları kelimelere bile yabancı kalıyor.
Bu karşılıklı yabancılaşma, zamanla araya görünmez mesafeler koyuyor.
Değerlerin, dilin ve hayat ritminin değişmesiyle birlikte, dünyalar da farklılaşıyor.
Fakat çoğu zaman unuttuğumuz önemli bir gerçek var:
Her iki taraf da aynı anda hem öğretmen hem öğrencidir.
Örneğin; Torunlar teknolojiyi, zamanı ve hızla değişen dünyayı taşırken
Dedeler sabrı, gelenekleri ve hayatın temel değerlerini temsil eder.
İşte bu nedenle büyüklerin torunlarıyla kurduğu bağ yalnızca geçmişi değil, aynı zamanda bir aidiyet hissini de taşır.
Bir dedenin anlattığı askerlik ya da gençlik anısı, bir çocuğun “Ben nereye aitim?” sorusuna verilen bir cevaptır.
Birlikte yapılan hamur işi, yalnızca bir yemek hazırlığı değil, geleneklerin aktarımıdır.
Elbette bu bağın kurulabilmesi için karşılıklı çaba gerekir.
Büyükler, gençlerin dünyasını küçümsememeli; anlamaya istekli olmalı.
Gençler ise büyüklerini yalnızca “eski kafalı” değil, “tecrübeli” bireyler olarak görmeyi öğrenmeli.
Büyüklere öneri :
“Bizim zamanımızda…” diye başlayan cümleleri azaltın.
Onun yerine, “Bu konuda senin fikrini merak ediyorum” demeyi deneyin.
Gençlerden bir şey öğrenin. Bir video çekmek ya da yeni bir uygulamayı birlikte keşfetmek,
onlara “Senin dünyana adım atıyorum” mesajı verir.
Gençlere öneri :
Dedelerinizin anlattığı eski hikâyeleri sıkıcı bulmayın.
O anılar, sizin köklerinizi hatırlatır.
Beni anlamıyorlar” demek yerine, “Acaba onların kaygısı ne?” diye sormayı deneyin.
Araştırmalar gösteriyor ki, dedesi veya ninesiyle düzenli ve sağlıklı iletişim kuran çocuklar:
Daha yüksek özgüvene sahip oluyor, Aile bağları daha güçlü gelişiyor.
Bir dedenin torununa anlattığı “Biz köyde şeker yerine pekmez ekmek yerdik” cümlesi yalnızca nostalji değil; aynı zamanda yoklukta yetinmenin değerini anlatır.
Gençlerse büyüklere değişen dünyaya nasıl ayak uydurulabileceğini göstererek ilham verir.
Kuşak çatışması, bir çekişme değil, anlamaya çalıştıkça güçlenen bir bağdır.
Bugün bir büyüğünüzle ya da bir gencinizle küçük bir ortak aktivite yapmayı deneyin.
Bir yemek tarifini birlikte uygulayın, eski bir fotoğrafı konuşun ya da birlikte bir video izleyin.
Göreceksiniz: Öğrenecek çok şey var. Ve bu öğrenme, birlikte iyileştiren bir bağa dönüşebilir.