Dolar 41,9847
Euro 48,7167
Altın 5.369,43
BİST 10.860,12
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 21°C
Açık
Bursa
21°C
Açık
Cum 19°C
Cts 20°C
Paz 20°C
Pts 21°C

İnsanın istemesi üzerine

29 Ekim 2025 08:16
55
A+
A-

Var olmak, insana sunulan bir seçenek değildir, Kader yazıldı ve var olduk. İnsan Nefes almayı, ağlamayı, annesinin kollarına düşmeyi hiçbirini seçemez. Ama var olur. Ve o andan itibaren, istemek başlar.

İstemek, insanın en eski eylemidir; var olmanın yankısıdır. Henüz “ ben” diyemeden bir şeylere yönelir, bir şeye uzanır,doğduğu andan itibaren anne sütü ve kokusu zamanla bir şeylere tutunmayı bir şeyi arzulamaya başlar. İstemek, yaşamın içgüdüsü değil, bilincin uyanışıdır.

Ne var ki istemek, aynı zamanda bir eksiklik itirafıdır. Çünkü insan ancak sahip olmadığını ister. Bu yüzden varoluş, sürekli bir eksiklik bilincidir; doyumsuz bir arayıştır.

Heiddegger‘in “Dasein“i yani “orada olan insan“, “dünyaya fırlatılmış halde var olur ve istemekle kendini anlamlandırmaya çalışır. Bir şeyi istemek aslında varım demenin dolaylı halidir.”

Ama neyi ister insan?

İnsan varlığın kabulu olan her şeyi ister, kimi sevgiyi, kimi anlamı, kimi huzuru. Fakat hepsi aynı kaynaktan doğar: hiçliğe karşı direniş.

İstemek, yokluğa açılmış bir savaşın ilanıdır.  Sartre’ye göre, “insan istediği için özgürdür ama bu özgürlük bir lanettir.”

Çünkü her istem, başka bir eksikliği doğurur;    Ve insan, bu bitmeyen döngünün tam ortasında tükenir.

Ve bireyin toplumla kurduğu görünmez pazarlıktır. Kapitalist kültür, istemeyi insanın doğasına değil, tüketimin ahlakına dönüştürür. Artık insan arzulamaz; programlanır. Ne giyeceğini, neyi seveceğini, neye inanacağını bile çoğu zaman “istemeden” ister. Toplum, bireyin arzularını biçimlendirir ve bu arzuların kendisine ait olduğunu düşündürür. Böylece “istemek”, özgürlüğün değil, sistemin incelikli bir aracına dönüşür.

Freud, arzunun bastırılmasının nevrozu doğurduğunu söyler; Lacan ise arzunun asla doyurulamayacağını, çünkü insanın “eksik varlık” olduğunu vurgular. Bu yüzden insan hep biraz yarımdır. Ne kadar isterse istesin, hiçbir şey bütünüyle tamamlayamaz onu.”

İstemeden doğan, istemeden ölen bir varlık olarak, bütün ömrünü istemekle geçirir.

Bu trajikomik döngüde, belki de istemenin en saf hâli “ istememek” tir. Çünkü istememek, varlığa karşı sessiz bir kabulleniştir — “olduğu gibi olmanın” teslimiyetidir.

Belki de insan, en çok istediği anda en az yaşıyordur.
Ve en az istediği anda, gerçekten ‘var’ oluyordur.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.