Evliliklerde Cinsellik Neden Bu Kadar Erken Biter Oldu?

Bugün seanslara gelen ya da görüştüğüm çiftlerin büyük bir kısmı, henüz evliliğin 3. ya da 5. yılında başlayan cinsel uzaklık, soğuma ve isteksizlik gibi sorunlar yaşıyor. Evet cinsel isteksizlik artık 15-20 yıllık evli çiftlerin değil, 1-3 yıllık genç çiftlerin sorunu hâline gelmiş durumda. Ve bu durum aslında çok ciddi bir uyarı niteliğinde.

Eskiden çok daha sınırlı imkanlarla, aynı evi paylaşan ama bu kadar dış uyaranı olmayan çiftler, uzun yıllar boyunca birbirlerine hem bedensel hem de duygusal olarak bağlı kalabiliyordu. Oysa günümüzde birçok çift, daha evliliğin başında “Artık eskisi gibi değiliz” demeye başlıyor.

Birlikte yaşamadan önce cinselliği heyecanla bekleyen çiftler, evlenir evlenmez cinselliği yaşanıp tamamlanması gereken bir şey gibi görmeye başlıyor. Oysa cinselliğin de evliliğin içinde gelişip, büyüyüp ve derinleşmesi gerekir

*Ne Etkiliyor ?*

Özellikle modern yaşamın temposu, bitmeyen iş stresi ve telefonların başında geçen saatler, çiftlerin birbirlerine değil, dış dünyaya odaklanmalarına neden oluyor. Zihinsel olarak bitkin düşen bireyler, bedensel yakınlığa ne zaman ne de enerji bulabiliyor.

Yorgun bir zihin, şefkate de tutkuya da kapalıdır. Bu nedenle cinsellik zamanla lüks gibi algılanmaya başlanıyor.

Yatak odasına birlikte giren çiftlerin elinde artık telefon var. Aynı yatakta biri TikTok’ta video izliyor, diğeri Instagram’da bir başkasının hayatını izliyor.

Bu dışa odaklanma hali, çiftin birbirine yakınlaşmasını engelliyor.

Oysa cinsellik sadece ilişkiye girmek değildir. Sarılmak, ten teması, bakışmak, şakalaşmak… Bunların hepsi cinselliği besler.

Ama dışa odaklı bir yaşamda bu yakınlık alanları eriyor.

Her gün sayısız görsel ve mesajla cinselliğe maruz kalınıyor.

Film sahneleri, diziler, reklamlardaki ima, sosyal medya derken…

*Cinsellik artık keşfedilmesi gereken bir gizem değil sıradan bir hal almaya başlıyor*

İnsan sürekli uyarılınca, bir noktadan sonra gerçek yaşamdaki sadeliği yetersiz bulmaya başlıyor.

Bu da cinselliğe karşı ilgiyi azaltıyor, hatta bazen bir görev gibi görmeye neden oluyor.

Bir diğer büyük sorun ise: Cinsel içeriklerle bilinçsizce yapılan kıyaslamalar.

İzlenen sahneler, duyulan hikâyeler, okunan yorumlar… Tüm bunlar bireyin kendi cinselliğini sorgulamasına yol açıyor.

“Benimki böyle değil”, “Biz o kadar tutkulu değiliz”, “Ya yeterli değilsem?”

Bu kıyaslamalar, kişinin performans kaygısını artırıyor.

Performans kaygısı ise cinsel işlev bozukluluklarının en büyük sebebidir.

Zamanla kişi temas etmekten kaçınıyor, reddedilmekten korkuyor ve bir süre sonra istememeye başlıyor.

Cinsel soğuma çoğu zaman bir sonuçtur, sebep değil.

*Ve genellikle şu şekilde karşımıza çıkar:*

• Duygusal bağ zayıflamışsa, beden de kendini çeker,

• Küçük öfkeler, çözülmemiş kırgınlıklar, cinselliği bilinçsizce cezaya dönüştürür.

• Cinsellik hâlâ performans olarak görülüyorsa, çiftler kendini yetersiz hisseder ve uzaklaşır.

• Temas eksikliği, zamanla arzuyu unutturur. Sarılmayan çiftler, bir süre sonra dokunmamaya başlar

Cinsellik; rekabet değil, uyumdur. Mükemmel değil, gerçek olmalıdır. Birbirine temas etmenin, güvende hissetmenin, birlikte gülmenin ve birlikte susmanın bir devamıdır.

Ve en önemlisi: Cinsellik, evlilikte sürdürülen bir bağdır; başarılan bir şey değil.