“Bursaspor Çağırırsa Gelinir”
Bazı formalar vardır, bir kez giyildi mi bir ömür çıkmaz üstünden. Bazı şehirler vardır, insanı sadece doğduğu yer değil, ait olduğu yer kılar. Ertuğrul Ersoy için o yer, o forma, o renkler Bursaspor’dur.
12 yıl sonra Vakıfköy’e adım atan Ertuğrul, sadece bir futbolcu olarak değil, geçmişine, anılarına ve aidiyetine yürüyen bir adam olarak döndü o kapıdan içeri. Çocukken terini döktüğü, hayallerinin ilk kez şekil bulduğu o sahalara bu kez tecrübeyle, olgunlukla ve en önemlisi yürekten bir bağlılıkla geldi.
İmza töreninde duygusal anlar yaşandı. Yanında, hayatındaki en büyük destekçilerden biri olan eşi İpek Ersoy da vardı. Gururla, gözlerinin içi parlayarak eşlik etti Ertuğrul’a. Çünkü bu sadece bir imza değil, bir dönemeçti. Bir ailenin, bir aidiyetin ve birlikte verilen bir kararın sembolüydü.
“Bursaspor çağırırsa gelinir” diyordu tok ve kararlı bir sesle. Süper Lig mi, 2. Lig mi? Onun için esas olan arma, esas olan memleket, esas olan Bursaspor’du.
“İyi ki buradayım, iyi ki Bursasporluyum” derken aslında milyonların hislerine tercüman oldu. Çünkü Bursaspor’u sevmek, sadece galibiyetleri kutlamak değil; düştüğünde de yanında durabilmektir. Ve o şimdi yanında, sahada, yüreğiyle.
Ertuğrul Ersoy, bu kente ve bu camiaya sadece bir stoper olarak değil; vefa, karakter ve sadakatin temsilcisi olarak geri döndü.