İnsan, özünde zorlu bir hikâyenin kahramanıdır.
Eksik de olsa, yaralı da olsa, hata yapsa da o hikâyenin başrolüdür.
Ve o hikâyenin bir kısmını, çoğu zaman farkında bile olmadan, kendi yazar. Kendisinden önce yazılan kısmı yok sayamadığından hikayeyi hem yazar hem de yazılana dahil olur. (*)
Transaksiyonel Analiz der ki: İnsan, davranışlarını, ilişkilerini ve yaşam senaryosunu, erken yaşlarda yazılmış bir hikâyeye göre sürdürür,inançlarıyla, kalıplarıyla..
Ama iyi haber şu: Bu hikâye yeniden yazılabilir.
Ve değişim, “Ben OK’im, sen de OK’sin” diyebildiğimiz noktada başlar.
İşte “Ben OK’im, Sen OK’sin” yaklaşımı, hem kendimize hem karşımızdakine değerli, yeterli ve kabul edilebilir gözle bakmak anlamına gelir.
Bu, “Ben de iyiyim, sen de iyisin” demek değil.
Daha derin bir yer,
👉 “Ben olduğum haliyle değerliyim. Sen de öylesin.”
Yani ne üstün, ne aşağı. Ne haklı, ne haksız.
İkimiz de insanız, ikimiz de OK’iz.
Bu durum kulağa çok basit gibi gelse de ilişkilerimize ben ok’im sen ok’sin bilinciyle yaklaşmak, bunu uygulayabilmek sanıldığı gibi hiç de kolay değil..
Bu Neden Önemli?
Çünkü çoğumuz farkında olmadan şöyle düşünüyoruz;
•“Ben OK değilim👎 ama o OK.”👍 (Kendimizi küçümseriz.)
– “Sunum yaparken çok zorlandım. Ayşe ne kadar iyi oysa ben rezil oldum.”(örnek çoğaltılabilir)
•“Ben OK’im 👍ama o değil.” 👎(Yargılarız.)
– “Toplantıya yine geç kaldı. Bu kadar sorumsuz biriyle nasıl çalışılır, anlamıyorum!”
• “Ne ben OK’im 👎 ne o!” 👎(Umutsuzluğa düşeriz.)
– “Ne ben bu işi yapabiliyorum, ne karşımdaki anlıyor zaten.”
Oysa gerçekten sağlıklı, açık ve güvenli ilişkiler ancak,
“Ben OK’im👍, Sen OK’sin.” 👍 zemininde kuruluyor.
“Yapabildiğimin en iyisini bende yapabilirim, o da yapabildiğinin en iyisini yapabilir.”
Bu tutum, insanlara şefkatle yaklaşmayı, yargılamadan dinlemeyi ve iletişimde denge kurmayı mümkün kılıyor.
Transaksiyonel Analiz Temelli
Dr. Thomas A. Harris’in kitabında da belirttiği gibi
İçimizde üç ses var
1- Çocuk – duygularımız, ihtiyaçlarımız
2- Ebeveyn-öğrendiğimiz kurallar, yargılar, inançlar
3- Yetişkin – düşünerek, andaki verileri değerlendirerek, karar veren yanımız
Hayatımız boyunca bu üç ses sürekli devrede.
Önemli bir nokta var ki ister bir ekibin liderliğini yapalım, ister kendi hayatımıza liderlik yapalım, ister ebeveynlik rolümüzde hayatımızın her alanında, ilişkilerimizi akıcı hale getiren, Yetişkin-Yetişkin dilini kullanarak ilişki kurmak ( Ben OK’im Sen Ok’sin) bakış açısıyla ilişki kurmaktır.
Thomas A. Harris Ben OK’im Sen Ok’sin kitabından bir alıntı yapmak isterim daha anlaşılır olacağını düşünüyorum.
Bir parça meyveye bakarsanız meyve bozulmuşsa bu meyve bozulmuş, kötü dersiniz bu “Yetişkin” modudur. Gerçekliği, Andaki verileri değerlendirerek aktarım yapar.
Birinin çizdiği bir resme bakıp beğenmezseniz ve bu kötü çizilmiş derseniz bu “Ebeveyn” modudur. Bunda eleştiri vardır ve yargıda bulunuyorsunuzdur. (Ben ok’im👍sen ok değilsin👎 modu)
Üzülerek ya da gözyaşları içinde herkes bana kötü davranıyor derseniz bu “Çocuk” modudur. (Ben ok değilim👎 sen ok sin modu👍)
Yetişkin-Yetişkin düzeyinde iletişim kurmamız gerekirken, içimizdeki Ebeveyn ya da Çocuk modlarıyla ilişki kurduğumuzda, ilişkilerde çatışmalar kaçınılmaz hale geliyor .
Yetişkinimiz cızırdamaya başlıyor. Ebeveyn cızırtısı.. Çocuk cızırtısı..
“Ben OK’im, Sen OK’sin”, Yetişkin-Yetişkin modu,
🌀 Kendi değerini bilmek,
💬 Başkalarının değerini tanımak,
🤝 Ve buradan eşit, sağlıklı ilişkiler kurmak demektir.
Peki sen ilişkilerinde en çok hangi parçanı konuşturuyorsun?
Belki de yeni bir ilişki dili öğrenmenin zamanı gelmiştir, ne dersin?
Denemeye değer mi?
Yargısız, suçsuz, eksiksiz.
Ben OK’im. Sen de OK’sin.