BİŞNEV ( DİNLE)
Mevlana Celalettin Rumi Mesnevi’ye ilk “Bişnev” diyerek başlar. Yani “dinle” der. Hakikat görmekle değil, dinlemekle olur. Çünkü görmek aklın işidir, dinlemek ise kalbin.
Tasavvuf yolculuğunda insanın hakikate varışı dinlemekten geçer. İnsan tıpkı ney gibi sazlıktan koparılıp dünyaya gelir.
Çeşitli zorluklarla ve sınavlarla ateşte pişer. Pişerek içi oyulur ve boşaltılır. Ancak nefsiyle değil nefesiyle ses bulduğunda, ruhu konuşmaya başlar. İşte tam da burada ruhunu dinlediğinde neye dönüşür. İnsanın asıl hakikati vuslata varış hikâyesidir. Dünya bir sürgündür, zorluklarla dolu bir yolculuktur. Bu yolculukta nasıl yol aldığın, kendine neler kattığın, ilahi sisteme nasıl hizmet ettiğin senin rotanı belirleyecektir.
Bütün tasavvuf büyükleri özellikle dinlemeye vurgu yaparlar. Dinlemenin, kendine dönmenin, insanı hakikate götüren özelliklerinden bahsederler. Bu yol gönül vermekle aranır. Beyazıt-ı Bestami “Hakikât aramakla bulunmaz, lakin bulanlar hep arayanlardır.” demiştir. Yine çok büyük büyüklerden Tapduk Emre der ki; “Bu yola akılla çıkılır, sonra akıldan çıkılır, gönülle devam edilir. Bu yol sırattan ince, kılıçtan keskince.”
Günümüze baktığımızda yüzyıllar evvel Mevlana’nın “Bişnev” diye vurgu yaptığı dinle sözünün bugün ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz. Aslında kimsenin birbirini duymadığı, dinlemediği, konuşmak için konuştuğu, sadece gürültülerin içinde geçen zamanda, susmak ve dinlemek ne kadar kıymetli değil mi? Eleştiri, yorum, dedikodunun içinde ne karşımızdakini dinlemeye tahammülümüz, ne de kalbimizi duymaya zamanımız var.
Bu kadar gürültünün içinde insanın günün belli saatinde kendisiyle kalması, içine dönmesi ruhuna yapabileceği en iyi yatırım. Ben insan kalbini mağaraya benzetirim. Huzurlu bir beden ve zihin için insanın belli aralıklarla mağarasına çekilmesi şart oldu.
Dinle, sadece kendini dinlemek değildir.
Bir su sesini dinle.
Bir kuş cıvıltısını dinle.
Rüzgârın sesini dinle.
Yağmurun sesini dinle.
Bir kedinin miyavlamasını dinle.
Bir arının uçmasını dinle.
Bir denizin dalgasını dinle.
Bir ney sesini dinle.
Bir çocuk gülüşünü dinle.
Sessizliği dinle.
Fakat;
Sürekli bağırarak konuşan insanları dinle-me.
Sürekli şikâyet edeni dinle-me.
Sürekli yalan söyleyeni dinle-me.
Sürekli dedikodu yapanı dinle-me.
Sürekli eleştiri yapanı dinle-me.
Sürekli mutsuzluk vereni dinle-me.
Sürekli gösteriş yapanı dinle-me.
Sürekli işini ,parasını anlatanı dinle-me
Yolumuz, gönlümüzü temiz tutmak, güzel gönüllere dokunmak, kalbi güzel olanlarla yürümek, doğayı, kâinatı, bedenimizi,
kalbimizi, ruhumuzu dinlemek, dinlerken de yaşamın bize verdiği mesajları okumak olacak.