Dolar 42,4437
Euro 48,8898
Altın 5.557,59
BİST 10.880,93
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 23°C
Az Bulutlu
Bursa
23°C
Az Bulutlu
Cts 23°C
Paz 21°C
Pts 16°C
Sal 16°C

Türkiye Skolyoz Hastalığına Yakalandı

18 Kasım 2025 09:12
12
A+
A-

Farkındalığımız ve yaratıcılığımızı günden güne yitirmekteyiz.

Afyon’ da bir hotel de yemek kuyruğunda beklerken yaptığım gözlemler sonucu farkettiğim yozlaşmalar: araya kaynayanlar, araya kaynayanlara homurdananlar, direk kaynayan kişinin yüzüne söylediğinde, üste çıkma çabaları, kim haklı kim haksızlığın yarattığı kutupluluk enerjisi. ‘Ortada kavga var, peki sen kimin yanında duracaksın, haklı kim:) ne güzel öğrenmişiz şark kurnazlığını, yalancılığı, sahtekarlığı.

Kulağının üzerine yatmak, salağı oynamak, taklitçilik.. ve buna benzer davranış biçimleri, kalıpları beraberinde kişilik bozulmalarını ve kültürel yozlaşmaları tetikler.

Çok basit gibi görünen orjinal marka veye kişi taklitçiliği; önce toplum olarak orjinalliğimizi ve yaratıcılığımızı kaybetmemize, sonrasında ise bireysel bazda zihinsel ve ruhsal üretkenliğimizi yitirmemize sebep olur. Taklit toplumlar, taklitçi bireyler ve çocuklar..Hazırı varken niye üretelim ki, bakıp aynısını yaparız ya da olmadı taklit ederiz replika ürün yapıp satarız. Alt yapı da zaten halihazırda bekleyen bu tür ürünlerin alıcıları mevcut. Önceden şekillendirilmiş, biçimlendirilmiş ve buna göre eğitim verilmiş bir zihniyet mevcut,’ alıcısı var ise satıcısı çoktan üretmiştir’. Katman katman işleyen ve yamuk yumuk şekillenen bir kaya örüntüsü. Yıkılmaya ramak kalmış bir dağ, dökülmek için son hamlesini bekleyen kağıttan kuleler.

Cumhuriyetle birlikte dimdik doğan omurgamız, şu anda skolyoz hastalığından muzdarip. Skolyoz demişken; nekadar da çok skolyozlu çocuk doğmakta veya skolyoz a sonradan yakalanmakta. Yine zihnimin bağ kurma özelliğinden faydalanıp, konuları birbirine bağlayacağım. Omurga hayatın dik duruşunu temsil eder. Özgüven, irade, kişinin kendi değerinin arkasında durması.. Bizler önce Türkiye’nin, sonra da Türk Milletti nin omurgasını eğdik. Her ne kadar dik durmaya çalışsak da, her ne kadar güçlü görünmeye çalışsak da, artık omurgamız eğrildi. Yakında insanlık omurgasızlar ya da sürüngen beyinliler olarak isim değiştirebilir.

Birbirimizi manipule ederek kurduğumuz çıkar ilişkileri, yeni dünya düzeninde oynamaya çalıştığımız güçlü insan rolleri, zayıflık acizliktir söylemleri bizleri bu noktalara kadar taşıdı.

Oysa omurgamız yaşam enerjimizin aktığı anayoldur, ve daha birsürü tali yol vardır, bu hatta katılan veya beslenen. Bir hastalık bedene yerleşmeden önce, bu enerji hatlarındaki akışlar bozulur. Sonra doğan çocuklarda hastalık sinyalleri başlar, ve en nihayetinde yetişkin çocuklara sarkar. Skolyoz örneğinde olduğu gibi. Duygusal yükleri taşıyamayan zayıf çocuklar doğmasının temel sebebi olarak bunu gösterebiliriz. Omurgam üzerine döşenen kaçak hatlar, elektrik kaçağı gibi; devrenin tamamlanmamasına ve bedenin kendi iyileşme zekasının uyanmamasına neden olmaktadır.

Omurgamızın alt kısmında, yani coksiks dediğimiz yer kuyruk sokumuna yakın olan yer ise: güvenlik duygusu, köklenme ve hayatta kalma içgüdüsü ile şekillendirilir. Bazı kadim öğretilerde ise, örneğin Kundalini öğretisinde, omurga ruhsal enerjinin yükseldiği kanal olarak görülür. Bu enerji yukarı çıktıkça farkındalık ve yaratıcılık artar. Bu enerji akışı bastırıldığında, kilitlendiğinde ya da kaçak yollar omurganın etrafına döşendiğinde, kişi de yaratıcılık ve farkındalık azalır.

Kısaca omurga, ruhsal ve sembolik açıdan; enerji akışının, ruhsal gelişimin, özgüvenin, kimliğin ve duygusal yüklerin temsilidir. Genelde etrafımda gördüğüm, yaratıcı enerjisi yüksek sanatçı ruhlu çocuklar da skolyoz hastalığı belirmekte. Çünkü yaratıcılığı ve hayal gücünü destekleyecek bir Türkiye kuramadık. Omurgası eğri büğrü duran Türkiye’nin, omurgası eğri büğrü doğan çocukları. Omurgayı bir sarmaşığa benzetirsek: etrafında sarılıp veya tutunup yükselemeyeceği bir dal bulamayan, bulamadığı için de aşağı sarkıp düşen bir yapı olarak hayal edebiliriz. Maddenin önce titreşimi var olmalıdır. Titreşim ise yaratıcılık ve hayal gücüyle beslenip, eylemle şekillenir. Omurgayı sevgiliye söylenecek bir şarkı olarak hayal edersek eğer, önce aşkı gereklidir ve sonra düşü ile süslenmelidir. Yeteneğin varsa şiire, söze dökersin en sonunda besteleyip şarkıyı üretirsin. İrade zayıf, sinir sistemi yıpranmış, özgüven yerlerde ise omurgamız da ne yazıkki yerlerde sürünecektir.

Herşeyin birbiri ile bu denli yakından bağlı olması beni bir kelebek gibi heyecanlandırırken, (kelebek etkisi) attığım her adımda veya söylediğim her sözde almam gereken sorumluluk duygusu (kaplumbağa etkisi) bir okadar da korkutuyor. (Acaba kaplumbağlar omurganın oturma kemiğini, kelebekler ise boyun omurlarını temsil ediyor olabilir mi?) Konuyu daha fazla dallandırıp budaklandırmayacağım çünkü omurgam zayıf.

Yarattığımız Türkiye de insanın sözlerinin veya yazdıklarının arkasında durmaya çalışması çok büyük bir mücadele ve savaş gerektiriyor. Umursamamak, yok saymak veya yorgun düşmek, kulak arkası yapmak, salağa yatmak, gülüp geçmek..bu tür duygular da normal çok insani ama ruhsal yapısı bozulmuş bir insan için insani.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
15 Aralık 2024 17:38
16 Ağustos 2024 15:19
5 Mart 2025 05:47
12 Aralık 2024 14:02
25 Şubat 2025 14:15
14 Şubat 2025 18:09
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.