Cinsel mitler ilişkilerimizi nasıl etkiliyor ?
Bugün, toplumumuzun en hassas, üzeri örtülen ama bir o kadar da hayatımızın merkezinde olan bir konuya, cinselliğe değinmek istiyorum. Alanım gereği her gün tanık olduğum bir gerçek var: Cinsellik, insan yaşamının en doğal parçalarından biri olmasına rağmen hâlâ konuşulmaktan çekinilen, hatta ayıp olarak görülen bir konu.
Aile içinde bu konuda konuşulmaz, okullarda yeterince yer verilmez, çocuklar merak edip sorduklarında ”büyüyünce öğrenirsin” denir…
Çocuklar ve gençler, doğal olarak merak ettikleri bu konuyu, bilgiye ulaşmanın bu denli kolay olduğu dijital çağda, ne yazık ki en yanlış yerlerden öğreniyorlar. Pornografi, kulaktan dolma yanlış bilgiler ve arkadaş çevresindeki abartılı hikayeler, onların zihinlerinde cinsellik algısının temelini oluşturuyor. Sonuçta cinsellik, sevgiyle ve bağ kurarak yaşanan doğal bir paylaşım olmaktan çıkıyor; performans, beklenti ve korku dolu bir alana dönüşüyor.
Toplumda kuşaktan kuşağa aktarılan, doğruluğu hiç sorgulanmadan inanılan birçok cinsel mit var.Bu mitler yalnızca yanlış bilgi üretmekle kalmıyor; aynı zamanda bireylerin bedenlerine, cinsel yaşantılarına ve ilişkilerine doğrudan zarar veriyor.
İşte sık karşılaşılan birkaç örnek:
“İlk cinsel ilişki kadın için çok zorlayıcıdır..”
“İlk gece mutlaka kanama olmalıdır”
“Erkek her zaman isteklidir, reddetmez.”
“Kadının cinsellikten zevk alması ayıptır.”
“Cinsellik sadece evlilikte yaşanır.”
“Mastürbasyon zararlıdır.”
“Cinsel isteksizlik sadece kadınlarda olur.”
“Orgazm sadece erkekler için önemlidir.”
“Erkekliği ölçen şey performanstır.”
“Erkek sertleşme problemi yaşıyorsa bunun nedeni kadını çekici bulmamasıdır.”
“Cinsel ilişki isteğini her zaman erkek belirtmelidir.”
“Sevişme esnasında konuşulmamalıdır.”
“Yaşlılıkla birlikte cinsellik de biter
Bu inançların her biri, bilinçaltında utanç, korku ve yetersizlik duygularını besler.
Kadın kendi bedenini keşfetmekten çekinir, erkek başarısız olmaktan korkar.Ve sonunda, ilişki yalnızca fiziksel değil, duygusal olarak da kopuk hale gelir.
Bu mitlerin en acı sonucu ise cinsel işlev bozukluklarına olan etkisidir. Zihni yanlış bilgilerle dolu bir birey, yatağa kaygı ve korkuyla girer. Vajinismus, erken boşalma, ereksiyon sorunları, orgazm olamama gibi birçok sorun; temelde bilinçaltındaki yanlış inançlardan ve öğrenilmiş korkulardan beslenir.
“Ya yeterince iyi olmazsam?”,
“Ya o benden memnun kalmazsa?”,
“Ya yanlış bir şey yaparsam?”
Bu düşünceler, bedenin doğal tepkilerini baskılar. Ve kişi, cinselliği doğal bir paylaşım olarak değil, bir performans sınavı gibi yaşamaya başlar. Ve bu noktada altını çizmek istediğim en kritik gerçek şudur: Cinsel işlev bozuklukları kendiliğinden geçmez. Bu sorunlar, çoğunlukla altta yatan psikolojik dinamikler, ilişki problemleri veya öğrenilmiş yanlış bilgilerden kaynaklanır. Cinsel terapi ve danışmanlık, tam da bu noktada devreye girerek, mitleri yıkmak, sağlıklı bilgiyi inşa etmek ve bireylere veya çiftlere, daha doyumlu bir cinsel yaşamın kapılarını aralamak için vardır.
Cinselliğe dair sorular sormak, yardım almak, öğrenmek ayıp değildir. Tam tersine, kendini tanımanın ve sağlıklı bir ilişki kurmanın en güçlü adımıdır… Doğru bilgiye ulaşmanın, sorular sormanın ve gerektiğinde uzman desteğine başvurmanın zamanı şimdidir. Çünkü her birey, korkularından arınmış, sağlıklı ve doyumlu bir cinsel yaşamı hak eder.