Kent Peyzajında Yeni Dönem: Sürdürülebilir ve Su Dostu Uygulamalar

Kent Peyzajı krizinin etkisiyle Türkiye’de yazlar giderek kuraklaşıyor. Uzmanlar, kentlerdeki peyzaj düzenlemelerinde estetikten çok su verimliliği ve sürdürülebilirliğe odaklanılması gerektiğini vurguluyor.
Küresel iklim krizinin etkileriyle Türkiye’de yaz ayları her geçen yıl daha kurak geçiyor. Bu değişim, kentlerdeki yeşil alan düzenlemelerinde yeni bir dönemi beraberinde getiriyor. Uzmanlara göre artık yalnızca estetik değil, aynı zamanda sürdürülebilir, doğa dostu ve su verimliliği odaklı peyzaj anlayışına geçilmesi gerekiyor.
“Artık çimi değil, suyu israf ediyoruz”
Peyzaj Mimarları ve Sektör Profesyonelleri Derneği (PEYZAJDER) Başkanı Fulya Akfidan Sevim, bu yaz yaşanan kuraklığın peyzaj uygulamalarını doğrudan etkilediğini belirtti. Sevim, “Bu yaz yaşanan kuraklık nedeniyle birçok kurum ve belediye, peyzaj düzenlemelerinde kuraklığa dayanıklı bitkileri tercih etmeye başladı. Bu geçiş, hem çevre hem de ekonomi açısından çok değerli” dedi.
Sevim, özellikle yol kenarları ve kavşaklarda yoğun şekilde kullanılan çimin sürdürülemez olduğunu vurgulayarak, “Kim yonca kavşağın ortasına girip çimde oturuyor? Bu sadece alışkanlıktan kaynaklanan ama artık suyu değil, çimi israf ettiğimiz bir uygulama” ifadelerini kullandı.
Yeni peyzaj anlayışı: Doğal ve kendi kendine yetebilen alanlar
Çimin serin ve yağışlı iklimlerde ortaya çıkan bir gelenek olduğunu hatırlatan uzmanlar, Türkiye gibi su stresi yaşayan ülkelerde bu anlayışın sürdürülmesinin ciddi ekolojik ve ekonomik hatalara yol açtığını belirtiyor.
PEYZAJDER Başkanı Sevim, peyzaj tasarımlarında yalnızca görselliğin değil; karbon depolama, su döngüsüne katkı ve kent faunasına yaşam alanı sağlama gibi işlevlerin de dikkate alınması gerektiğini söyledi. Yerel bitkilerin daha az suya ihtiyaç duyduğunu, bakımlarının kolay olduğunu ve zararlılara karşı daha dayanıklı olduğunu da vurguladı.
Dünya dönüşüyor, Türkiye geriden geliyor
Dünyada pek çok kent su dostu peyzaj projelerini hayata geçirmiş durumda. New York’taki High Line, Paris’teki Promenade Plantée ve Seul’deki Seoullo 7017 projeleri bu dönüşümün en bilinen örnekleri arasında.
Türkiye’de ise henüz yeterince benimsenmeyen bu yaklaşımlar yerine “vahşi sulama” yöntemleriyle çim alanların sulandığını söyleyen Sevim, “Yerel bitki üretimi desteklenmediği için ithal türlere bağımlı kalıyoruz” sözleriyle mevcut uygulamaları eleştirdi.
“Bursa’dan başlayabilir”
PEYZAJDER, bu dönüşümün Bursa’dan başlaması gerektiğini savunuyor. Kentin girişlerinde erguvan, kestane ve ıhlamur ağaçlarının doğal bir kimlik kazandıracağını belirten Sevim, hem yerel yönetimlere hem de halka çağrıda bulundu:
“Suya saygılı, doğaya duyarlı peyzaj anlayışını birlikte hayata geçirebiliriz. Bursa’nın eşsiz florası bu dönüşüm için güçlü bir zemin sunuyor. Kentlerin kimliği doğasında gizlidir. Suya saygı göstermeden doğaya saygılı bir kent kurulamaz.”