Dolar 41,3456
Euro 48,5197
Altın 4.847,74
BİST 10.382,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 31°C
Parçalı Bulutlu
Bursa
31°C
Parçalı Bulutlu
Cum 30°C
Cts 29°C
Paz 29°C
Pts 25°C

Lamia ile Gönülden: Dengede kalmak

11 Eylül 2025 21:33
9
A+
A-

Bilgeye zehrin ne olduğunu sormuşlar:
Demiş ki; “İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir. Fazla güç,fazla dinlenmek,fazla yiyecek,fazla üzüntü,fazla korku,fazla sakinlik,fazla öfke,fazla neşe,fazla nefret,hatta fazla iyi niyet.”
Aslında yaşamın özü dengede kalmak değil mi? Son yıllarda ” Carpe Diem, Anı Yaşa, Anda Kal” sözlerini fazla duyuyoruz.Bu sözlere bir yenisini
” Dengede Kal ” sözünü eklemeliyiz.Çünkü toplum olarak bir dengede kalmaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.Duygularımızı yaşarken de kavramları algılarken de hep bir karmaşa
içindeyiz.Trafikte,eğitimde,ilişkilerde duygular çoğu üst seviyelerde yaşanıyor.
Şöyle 80-90 ‘lı yılları bir düşünelim.
O yıllar daha çok önce karşı tarafı önemsediğimiz, “Önce sen,sonra ben ” dediğimiz yıllardı.Her işe koşan,yardımsever,fedakâr,iş bitiren,sevdiklerimize hep omuz olduğumuz zamanlardı.Yardımlarda ve fedakarlıkta yarışan bir nesildik.Bütün güzel sözleri işitir,sırtımız sıvazlanır ve mutlu olurduk.Fakat burada dengeyi kaybederek bir şeyi kaçırdık.Günün sonunda herkes mutlu oldu ama kendini hep öteleyip ihmâl eden,bütün sınırlarının çiğnenmesine izin veren,hayır diyemeyen,hayır denildiğinde de gönül koyulan bireylere dönüştük.
Gelelim 2000’li yıllara…Bu yıllardan itibaren de her yerde kişisel gelişim ve farkındalık içeren kitaplar,seminerler,videolar,eğitimler ön planda idi. Okuyoruz,görüyoruz,izliyoruz,kendimizden örnekler buluyoruz.Psikologlar,kişisel gelişim uzmanları,sosyologlar yaptıkları araştırmalara göre sevmeye önce kendimizden başlamamız gerektiğini söylediler.Buna kesinlikle katılıyorum.Aynanın karşısında “Ben güzelim,ben mükemmelim,ben harikayım,ben her şeyin en güzelini hakediyorum.” telkinlerini tavsiye ettiler.Bunlari yaparsak kendimizi iyi hissedeceğimizi ,enerjimize iyi geleceğini söylediler.Buraya kadar her şey çok güzel.
Fakat burada bir sorun var diye düşünüyorum.Biz bu kadar okudukça,bu videoları dinledikçe,sosyal medyadan her gün görseller izledikçe,seminer programları artarak devam ettikçe öfkenin ve şiddetin hatta cinayetlerin de sayılarının arttığının farkında mıyız? Empatiden yoksun,bencil,sadece kendi isteklerini önemseyen,çocuk,kadın,hayvan kısaca insanı umursamayan bireyler olmadık mı? Dolayısıyla burada da dengeyi tutturamadık ve “hep ben,sadece ben” diyerek kişisel olarak gelişemedik. Kendini sevmeyi bencil olmakla karıştırmış olabilir miyiz?
Burada Aristoteles’in sevdiğim bir sözü var.Diyor ki;
“Aşırıliklar dengeyi bozar,denge ise huzuru getirir.”
İletişimin ve bilginin bu kadar yaygın olduğu ortamda acaba okuduklarımızı anlıyor muyuz? Anladıklarımızı içselleştiriyor muyuz? Maneviyatla sosyal yaşamın arasında denge kurabiliyor muyuz? En önemlisi de okuduklarımız ile yaptıklarımız örtüşüyor mu?
Yine Pirim Rumi diyor ki;
” Ne tam sessizlik,ne tam gürültü;
Yaşamın ahengi dengededir.”

denlulamia@gmail.com

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.