Bu dünya, iyi kalpli insanlar için bir cehenneme döndü
Bu dünya eskisi gibi değil.
Yanıyoruz… Hem kelimenin tam anlamıyla, hem içimizde.
Ormanlar alev alev.
Birileri yaktı. Diğerleri sadece izledi.
Ağaçlar yandı, kuşlar kavruldu, yavrular annesiz kaldı.
O güzelim ormanda nefes alan her şey yok oldu.
Vicdanı olanlar sustu, ağladı, içine attı.
Diğerleri mi?
Selfie çekti.
Yoruma kapalı videolar paylaştı.
“Yine mi yangın?” deyip geçip gitti.
Köpekler sokakta yaşamasın diye zehirleniyor.
Kedi yavruları çöpe atılıyor.
Bir köpeğe araba çarpınca sarsılan biz, şikayet edilen oluyoruz.
Sokak hayvanlarını koruyanlara “çok hassassın” deniyor.
Sahi, ne zaman merhamet suç oldu?
Kadınlar öldürülüyor.
Hem de gitmek istedikleri için.
“Hayır” dedikleri için.
Bir hayat yaşamak istedikleri için.
Katilleri ise, iyi hal indirimiyle dışarıda.
Sokakta yürürken korkan, evde bile tedirgin olan biziz.
Ama susturulan da yine biziz.
Çocuklar istismar ediliyor.
Örtülüyor, bastırılıyor, görmezden geliniyor.
Gençler ses çıkarıyor, hak diyor, hukuk diyor — sonra gözaltı, sonra cezaevi.
Gözleri ışıl ışıl olması gereken yaşta, karanlık duvarlara bakıyorlar.
Ve biz?
Biz hâlâ “üzülür” diye düşünerek cümle kuruyoruz.
Biz hâlâ yardım edelim, bir can kurtaralım derdindeyiz.
Ama her adımda biraz daha yanıyoruz.
İçimizdeki o hassas kalp, bu dünyanın yükünü taşımakta zorlanıyor artık.
Çünkü biz…
Bu dünyanın duyarsızlığına, vahşetine, kayıtsızlığına tanıklık ettikçe
Bu dünya, iyi kalpli insanlar için bir cehenneme dönüşüyor.
Ama yine de…
İçimizdeki küçük iyiliği kaybetmiyoruz.
Çünkü kaybedersek, işte o zaman bu cehennem gerçekten kazanır.