Dolar 39,3627
Euro 45,6070
Altın 4.287,59
BİST 9.350,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 27°C
Parçalı Bulutlu
Bursa
27°C
Parçalı Bulutlu
Paz 26°C
Pts 27°C
Sal 29°C
Çar 31°C

Kuşak çatışmasını çözmenin yolları

16 Haziran 2025 07:00
9
A+
A-

Ailelerden çocuklarla ilgili cok sık duyduğumuz cümle:
“Bizim çocuk neden bizi dinlemiyor?”
Ama soruyu tersinden sorduğumuzda gençlerden de şu yakınmayı duyuyoruz:
“Büyükler neden beni anlamıyor?”
Kuşak çatışması, insanlık tarihinin en eski tartışmalarından biri.
Ancak günümüzde, teknolojinin hızı ve toplumsal rollerin değişmesi bu çatışmayı çok daha görünür hâle getiriyor.
Gençlerin “özgürlük” dediğine, büyükler “saygısızlık” diyebiliyor.
Büyüklerin “terbiye” olarak gördüğü davranış biçimleri, gençler için “baskı” anlamına gelebiliyor.
Oysa sanılanın aksine, gençler büyüklerinden uzaklaşmak istemiyor.
Ancak birçok genç, büyüklerini sadece kızan, eleştiren, öğüt veren kişiler olarak görüyor.
Büyükler ise gençlerin tarzına, ses tonuna ve hatta kullandıkları kelimelere bile yabancı kalıyor.
Bu karşılıklı yabancılaşma, zamanla araya görünmez mesafeler koyuyor.
Değerlerin, dilin ve hayat ritminin değişmesiyle birlikte, dünyalar da farklılaşıyor.
Fakat çoğu zaman unuttuğumuz önemli bir gerçek var:
Her iki taraf da aynı anda hem öğretmen hem öğrencidir.
Örneğin; Torunlar teknolojiyi, zamanı ve hızla değişen dünyayı taşırken
Dedeler sabrı, gelenekleri ve hayatın temel değerlerini temsil eder.
İşte bu nedenle büyüklerin torunlarıyla kurduğu bağ yalnızca geçmişi değil, aynı zamanda bir aidiyet hissini de taşır.
Bir dedenin anlattığı askerlik ya da gençlik anısı, bir çocuğun “Ben nereye aitim?” sorusuna verilen bir cevaptır.
Birlikte yapılan hamur işi, yalnızca bir yemek hazırlığı değil, geleneklerin aktarımıdır.

Elbette bu bağın kurulabilmesi için karşılıklı çaba gerekir.
Büyükler, gençlerin dünyasını küçümsememeli; anlamaya istekli olmalı.
Gençler ise büyüklerini yalnızca “eski kafalı” değil, “tecrübeli” bireyler olarak görmeyi öğrenmeli.
Büyüklere öneri :
“Bizim zamanımızda…” diye başlayan cümleleri azaltın.
Onun yerine, “Bu konuda senin fikrini merak ediyorum” demeyi deneyin.
Gençlerden bir şey öğrenin. Bir video çekmek ya da yeni bir uygulamayı birlikte keşfetmek,
onlara “Senin dünyana adım atıyorum” mesajı verir.
Gençlere öneri :
Dedelerinizin anlattığı eski hikâyeleri sıkıcı bulmayın.
O anılar, sizin köklerinizi hatırlatır.
Beni anlamıyorlar” demek yerine, “Acaba onların kaygısı ne?” diye sormayı deneyin.
Araştırmalar gösteriyor ki, dedesi veya ninesiyle düzenli ve sağlıklı iletişim kuran çocuklar:
Daha yüksek özgüvene sahip oluyor, Aile bağları daha güçlü gelişiyor.
Bir dedenin torununa anlattığı “Biz köyde şeker yerine pekmez ekmek yerdik” cümlesi yalnızca nostalji değil; aynı zamanda yoklukta yetinmenin değerini anlatır.
Gençlerse büyüklere değişen dünyaya nasıl ayak uydurulabileceğini göstererek ilham verir.
Kuşak çatışması, bir çekişme değil, anlamaya çalıştıkça güçlenen bir bağdır.
Bugün bir büyüğünüzle ya da bir gencinizle küçük bir ortak aktivite yapmayı deneyin.
Bir yemek tarifini birlikte uygulayın, eski bir fotoğrafı konuşun ya da birlikte bir video izleyin.
Göreceksiniz: Öğrenecek çok şey var. Ve bu öğrenme, birlikte iyileştiren bir bağa dönüşebilir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.