Dolar 32,5026
Euro 34,5398
Altın 2.497,12
BİST 9.548,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 25°C
Az Bulutlu
Bursa
25°C
Az Bulutlu
Çar 22°C
Per 21°C
Cum 15°C
Cts 19°C

Uykusuz İstanbul

16 Aralık 2020 18:24
1.937
A+
A-

Sanki bütün şehirler sonsuz bir uykuda. Minareler, eski avlular, dar sokaklar, çiçekler ve bakımsız bahçeler. Yalnız İstanbul uyanık, Yedi tepeli, taşı toprağı altın olan İstanbul. Hiç uykuya dalmamış gibi, gözleri kocaman ve mahmur. Ağlar çekiliyor hala denizlerinden…

İstanbul’da gözüm var benim, dar sokaklarında, martılarında ve hatta eski öpüşlerinde. Dedim ya bütün şehirler uyuyor da sanki koca dünyayı sırtına yüklenmiş gidiyor İstanbul. Umarım bir gün vapur seslerin bütün şehirleri uyandırmaz. Sana sitem etsem! Yağmur yağmasın mesela bu aralar yapraklarına, kar suyu kaçmasın balıklarının kulaklarına, Eminönü’nde balık ekmeğin satılmasın bu mevsimde diye başlarım bütün cümlelerime.

Dedim ya benim sende gözüm var Aziz İstanbul.

Ah İstanbul, İstanbul olalı diyen sevdalı kadının sözleri gibisin. Ah İstanbul sen niye hep uyanıksın, niye hiç uykulu gözlerin yok senin. Sislerin yok olsa ya Haliç’ten. Uykuya dalsan ve uyanıp dursan ya bütün şehirler gibi. Çeşmelerden su içsen mesela…

Sadece senin değil her şehrin bir hikayesi var. Kiminin dağında, kiminin taşında kiminin ise bağrında. Senin hikayen niye bu kadar çok peki? Kadınların niye bu kadar kaşlı ve gözlü, sonra bir de adamların niye bu kadar sevdalı.

İyi hatırlıyorum aylardan Eylül, mevsimlerden sonbahardı sana geldiğimde. Kabataş iskelenden iner inmez bir bardak çayını içtim, denizin rüzgâr ile cilveleştiği yamacından. Dedim ki alıp başımı gideceğim bugün. Kim bilir Galata’ya belki sonra İstiklal’e de gider eski meyhanelerinin birinde oturur sonbahar gibi köpüren bir kadeh şarabını içerim diye niyetlendim. Bir incelik aldı yüreğimi gittim içtim ve geldim.

Seni aldım İstanbul, sana sahip oldum tıpkı deli şairlerin çılgın dizelerindeki gibi. Bütün sırlarını öğrendim. Üstelik her önüme geleni durdurup anlatacağım, bütün en gizli yanlarını. Bana ne yıkılsın duvarların, taşların, senin bütün sırlarını dünya görsün.  Yanmanı beklemeyeceğim İstanbul. Tıpkı uyumayacağını beklemeyeceğim gibi. Sen yandığında biliyorum dünya daha da geniş olacak, diğer şehirlerinde martıları, aşkları olacak belki de. Ölmüyorsun da uyumuyorsun da madem öyle adil ol, o halde hiç uyuma hep ayakta kal. Kimselere değişmeyelim seni. Uzun lafın kısası sen hep uyanık kal, martıların, rüzgarların, sevdaların ve çayın hep olsun senin.

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
9 Ağustos 2020 12:31
30 Temmuz 2020 17:37
24 Ağustos 2020 18:23
22 Temmuz 2020 23:27
23 Mart 2024 09:03
YORUMLAR

  1. Göksel dedi ki:

    Değişik metaforlarınıx var dikkatimi çekti. Başarılarınızın devamı diliyorum👍

  2. Meryem dedi ki:

    Böylesine güçlü bir kalemden aziz İstanbulu okumak çok iyi geldi. Yazılarınızı her daim bekliyorum. Emeğinize sağlık tebrik ederim.

  3. Kiraz Sapı dedi ki:

    Bir İstanbul aşığı olarak olarak çok beğendim. Tebrik ederim.

  4. Eyüp dedi ki:

    Tebrik ederim. İstanbulu çok seven biri olarak hoşuma gitti. Farklı bir bakış açısı olmuş.